Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Yüce kitabımız Hz. Peygamber’i (s.a.v.) anlatıyor

Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya, 107)

De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben Allah'ın hepinize gönderdiği bir elçisiyim. (Araf, 158)

Sen sadece bir uyarıcısın. (Fatır, 23)

(Ey Muhammed) Sabırlı ol! Çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zayi etmez. (Hud, 115)

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. (Ahzab, 40)

De ki: Ey İnsanlar! Ben, Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisiyim. (Araf, 158)

Nun. Kaleme ve yazdıklarına andolsun ki (Resulüm) sen, -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin. Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır. Sen elbette yüce bir ahlak üzerinesin. (Kalem, 1-4)

Ey bürünüp sarınan (Resulüm) kalk ve (insanları) uyar. Sadece Rabbini yücelt. (Müdessir, 1-3)

Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine şahit getirdiğimiz gün, seni de onların üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. (Nahl, 89)

Ey Peygamber gerçekten biz seni bir şahit, bir müjdeci, ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik) (Ahzab, 45-47)

Allah ve Resûlü bir meselede hüküm verdiği zaman, inanan bir erkek ve kadına artık o işte kendilerine göre (başka) tercih hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelir (onlar tarafından verilmiş hükümleri beğenmez, kendi tercihlerine önem verirse kesinlikle o apaçık bir sapıklıkla sapmış olur. (Ahzab, 36)

Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. (Nisa, 65)

Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın. (İsra, 79)

İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah'a zarar veremezler. Allah, onların amellerini boşa çıkaracaktır. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın. (Muhammed, 32-33)

O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Halbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. (Cuma, 2)

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resûlü'nün çağrısına uyun ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda toplanacaksınız. (Enfal, 24)

De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." De ki: "Allah'a ve Peygamber'e itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez. (Ali İmran, 31-32)

"Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin" de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir. (Nur, 54)

(Ey inananlar!) Peygamber'in (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. İçinizden birbirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah gerçekten bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar. (Nur, 63)

Allah'ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın Peygamberine kazandırdığı mallar; Allah'a, Peygamber'e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) haline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir. (Haşr, 7)

Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.
(Enfal, 27)

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin. (Ahzab, 56)

Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. (Nisa, 64)

Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. (Nisa, 115)

Öyleyse Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. (Maide, 92)

Oysa sen onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir. (Enfal, 33)

Andolsun, Allah, mü'minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. (Ali İmran, 164)

Sana bîat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. (Fetih, 10)

Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin ve (Kuran'ı) dinlediğiniz halde ondan yüz çevirmeyin. İşitmedikleri halde, "işittik" diyenler gibi de olmayın. Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir. (Enfal, 20-21-22)

Peygamber, mü'minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü'minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah'ın Kitabına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) mü'minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap'ta yazılıdır. (Ahzab, 6)

Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir." (Tevbe, 128-129)

Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. / Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. / Bu lütuf Allah'tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter. (Nisa, 59-69-70)

Andolsun, Allah'ın Resulünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.
(Ahzab, 21)

Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider. Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah'ın, gönüllerini takvâ (Allah'a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. (Ey Muhammed!) Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir. Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Hucurat, 1-5)


Peygamberimize ulaşamayacak olanlar
Esma bint Ebu Bekir'den (r.a.) gelen rivayette Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben mahşerde havuz başında olacağım. Hatta sizden bana gelenlere bakarken, önümden bana doğru koşan bazı insanlar yakalanacak. Bazı Müslümanların bana gelmesi engellenecek. Bunun üzerine, Ben: 'Ya Rabbi! (onlar) benden ve ümmetimdendiler.' Neden benden uzaklaştırılıyorlar derim. Bana, 'Bilmiyorsun, senden sonra onlar neler yaptılar? Vallahi onlar senden sonra ökçeleri üzere dönmekten hiç mi hiç ayrılmadılar ( dinden çıktılar, mürted oldular)!' denilir." Hadisin ravisi olan İbn Ebu Müleyke: Şöyle dua ederdi; "Ey Allah'ım! Biz, topuklarımız üzere (geri) dönmemizden ve dinimizde fitneye uğratılmamızdan sana sığınırız."

Bir peygambere hayran olmak
İlke ve davranışları arasında kıl kadar fark olmadı. Tezat olmadı. Ahlakı, Kuran'ın çizdiği çizgideydi. Kuran'ın kıssasını anlattığı her peygamberin ahlakının zirvesinden, ona bir pay ayrılmıştır. Güneş ve ayın hikâyesi anlatılırken Kuran'dan güneşin etrafındaki gezegen ve yıldızlardan O'nun dostlarına bir çıkarım çok mu zor ki! Güneş o ise, etrafındaki kümeler sahabe olamaz mı? Kitabı bize iletti. Kitabın kapaklarını açtı. Her satırı büyük harflerle yazılı olan kitaptan bize satır aralarını okudu. Kuran'daki 114 surenin adlarını birbiri ardınca sıralayıp okuyun, O'nun bütün bir hayatının özetini bulursunuz. Hz. Aişe'nin 'Onun ahlakı Kuran'dı' sözü ufku çok açık bir inceliktir. Aslında bütün hayatı bir kitap gibi önümüzde. Kitabın sayfalarına her göz ilişebiliyor. O'nun sözleri kulakları açıyordu. Gözleri keskinleştiriyordu. Onun için, bağırıp konuşmadı, yüksek minberlerden de konuşmadı. Küçük Medine'sinden; Kayser'e, Kisra'ya, Necasi'ye ve öteki imparatorlara tebliğ mektupları yazarken o ülkelerin bir müddet sonrasına işaret ediyordu. Mektubun ulaştığı her yer, imanın erdiği yer oldu. Biz O'na sadece iman etmedik. O'na hayran olduk. O'na âşık olduk. O bir Maşuk'sa eğer, biz kapısında soluklanan birer âşık olduk.

Her zamanın en büyüğü
E flatun, Sokrat, Kant, Büyük İskender, Spinoza, Hitler, Cengiz Han, Napolyon, Marks veya başkası. Bu isimler veya benzeri insanların herhangi biri hakkında 'Her zamanın en büyüğü' sıfatının kullanıldığını hiç duydunuz mu? Fransız şair Lamartine Hz. Peygamber (s.a.v.) için şöyle der: "Filozof, hatip, Peygamber, kanun koyucu, cenkçi, insan düşüncelerini etkileyici, bir büyük İslam devletini kuran adam. İşte Muhammed budur! İnsanların büyüklüğünü ölçmek için kullanılan bütün ölçeklerle ölçülsün! Acaba O'ndan daha büyük birisi var mı? Olamaz." 'Bütün Çağların Adamı' cümlesini de Lamartine Hz. Resulullah için kullanacaktır.

Kim senden daha büyük olabilir?
Yine Fransız Lamartine: O Hz. Peygamber'i anlatırken şöyle der; "Resim ve heykel olmadan ibadet etme inancını dirilten biri idi. Dünyada 20 devlet kurmuş (bugün, bu sayı 63'tür) ve ruhtan bir dünya inşa etmişti. İşte Muhammed budur. İnsanın büyüklüğünü ölçen bütün ölçülere göre kim 'senden' daha büyük olabilir ki?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA