12 Eylül döneminde (15 Ocak 1981'de), YÖK Yasası gündeme gelince bakın neler yazmışım: "Hükûmet tasarısı değişmeden kanunlaşırsa, üniversitelerin idari özerkliği nihayete erecektir... Mevcut üniversiteler kanununa göre, rektör, üniversitenin bütün öğretim üyelerinin yapacakları toplantıda, salt çoğunlukla, dekan, fakülte kurulu tarafından gene salt çoğunlukla seçilir... Yeni tasarıya göre, rektörü 3 aday arasından YÖK, dekanı da 3 aday arasından rektör seçecektir. Ayrıca, doçent ve profesörlerin kadrolara tayininde gene YÖK söz sahibidir... Görüldüğü gibi, devletin eli üniversiteye uzanmış ve üniversite mensupları 1961 Anayasası ile kazandıkları hakları kaybetme noktasına gelmiştir. Üniversitenin seçme ve seçilme hakkı diye özetleyebileceğimiz idari özerkliğinin son bulması önümüzdeki yıllarda büyük meseleler yaratacak ve ilim müesseselerini, siyasi iktidarların keyfi davranışlarına terk edecektir."
***
Bugün darbelere karşı olduğum için, "işbirlikçi" bazı meslektaşlarımız, bizi "darbeci" ilân etmek hevesinde. Onlara, 30 Ocak Cumartesi ve 1 Şubat Pazartesi yazılarımda cevap verdim. Yukarıdaki YÖK yazım da, 12 Eylül'deki mücadelemi gösteren bir başka örnek.