Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Mevcut HSYK derhal lağvedilmelidir

Daha önceki yazılarımda 12 Eylül 2010 halk oylamasından sonraki süreçte HSYK seçiminde yaşanan tezgâhı görememiş olmaktan ötürü pişmanlığımı ifade etmiştim.
Sadece ben değil demokrat aydınların nerdeyse tamamı o süreçte gafil avlandı. Çoğulcu ve şeffaf yapılanması gereken yeni HSYK başka bir vesayetin eline teslim edilmişti. AK Parti hükümeti korkunç ötesi bir yanlışa yol vermişti. Şimdi bu büyük yanlışın sıkıntılarını tüm Türkiye çekiyor...

***

Ne olursa olsun 2010 öncesinin askeri vesayetin emrindeki HSYK'sından kurtulmak doğru bir adımdı. O bağlamda 12 Eylül 2010'a "Evet" demek kesinlikle doğru tercihti. Fakat sonrasında kanuna göre tek tek seçilmesi gereken üyeler eski Anayasa Mahkemesi'nin Kemalist vesayeti korumayı tasarlayarak verdiği hukuksuz bir kararla blok listeye dönüştürüldü. Kemalist vesayetçilerin bu hukuksuzluğundan Gülenist vesayetçiler faydalandı.
HSYK bir blok listeyle palas pandıras seçildi. Evrensel hukuka aykırı vesayetçi döngü kırılamadı...
***

12 Eylül 2010 sonrası askeri vesayetin iki kalesinin yıkılmasıyla rehavete kapılan demokrasi cephesi bu çok tehlikeli gelişmeyi fark edemedi. Oysa TSK vesayetinin yıkıldığı HSYK Emniyet- Yargı vesayetinin eline geçiyordu. Başbakan Erdoğan'ın etrafındaki üç kişi yeni oluşacak HSYK konusunda uyarılarda bulundular ama o hengâmede ne Erdoğan ne de başka kimse o üç kişiyi dinlemedi.
Vakti gelince o üç kişiyi de açıklayacağım...
***

Yeni oluşan HSYK sonrası Emniyet ve Yargı'daki paralel yapı tam bir dokunulmazlık kazandı. Artık ne hukuksuzluk yaparlarsa yapsınlar arkalarında kapı gibi HSYK vardı. Nasıl ki eski rejimde Atatürk adına bazı savcılar ve hâkimler korkunç işler yaptığı zaman bile HSYK onlara dokunmuyordu ya da göstermelik dokunuyordu. Şimdi de yeni rejimde Gülen adına bazı savcılar ve hâkimler n'aparlarsa yapsınlar HSYK onlara dokunmayacaktı ya da göstermelik dokunacaktı...
***

Bu paralel devlet yapılanmasında savcıların ve hâkimlerin hukuka uygun karar almak diye bir görevi yoktu. Kimlerin tutuklanacağına Vatan Emniyet'te ya da yetkili İmam'ın karargâhında karar veriliyordu.
Herhangi bir kanıta da ihtiyaç yoktu.
Savcılar ve hâkimler de onay makamıydı. HSYK'nın çoğunluğu da bu çete düzenini korumak ve kollamakla mükellefti. Öte yandan ilk günlerden beri HSYK'nın azımsanmayacak sayıda üyesi de bu durumdan memnun değildi. Gerçek hukukçu olan o üyeler hâlâ da bu düzene direnmeye çalışıyor. Bir de ikilemde kalan eyyamcı üyeler var. Şu tarihi günlerden geçtiğimiz dönemde demokrasiden mi yoksa vesayetten yana mı olduklarını herkes görecek. Böylece kendi geleceklerini de belirleyecekler...
***

Elbette bu bahsettiğim vesayet-dışı HSYK üyeleri bir yandan da hayatlarının karartılması ihtimalinden çok korkuyor. Belki bundan önce de bazı kararları bir şantaj ve tehdit baskısı altında aldılar. Sonuçta istihbari manipülasyon ve operasyon gücü olan mafyavari bir cunta söz konusu...
***

İşte tüm bu sebeplerden, mevcut HSYK anayasal bir kararla behemehal lağvedilmeli ve yerine büyük bir toplumsal ittifakla çoğulcu bir HSYK kurulmalıdır. Gerçek demokrat hukukçu olan mevcut kimi üyeler de yeni yapıda yer alabilir. Şu an hükümet geçici ve palyatif bir önlem alıyor. Bu yeni kanun meseleyi çözmez. Anayasayı değiştirecek çok partili bir formül şart. Sağlam bir Anayasa değişikliği ve İspanya modeline uygun yeni bir yüksek yargı yapılanması şart. Yoksa dün yazdığım gibi bir tabloyla karşı karşıya kalırız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA