Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

TBMM arena mı uzlaşma sahası mı?

Bugün gözler TBMM'nin üzerinde... Yeni yasama yılı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün konuşması ile resmen başlayacak. Bir yönüyle "devlet aklının" güncel mesajlarını okumak, diğer yönüyle BDP'li vekillerin takınacağı tavrı görmek için geniş kitleler ekran başına geçecek.
Diyarbakır'da yapılan açıklama sonrası yemin krizi aşılıyormuş gibi görünse de aslında ortam gergin. Yüksek tansiyonun Genel Kurul'a yansıma ihtimali de var. Bu yüzden Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in sessiz diplomasisi ile AK Parti Grup Başkanvekillerinin telefon trafiği dün birbirini izledi. Her ne kadar "Karar aldık, metnin dışına çıkmayacağız" deseler de BDP'deki bilinen karmaşık yapı, yemin töreninde tatsız sürpriz beklentisini canlı tutuyor. TBMM'den yansıyacak ilk gün görüntüsünün hem ilerisi için hem de sade vatandaşın itidalini koruma sınırı açısından gösterge olacağı düşünülüyor.
Önce BDP'li aktörleri, yeniden TBMM çatısı altına taşıyan nedenleri analiz edelim. Zira temmuz ayında ileri sürülen şartların hiçbiri yerine gelmemişken Ankara'da bulunmaları oldukça manidar. Ne KCK tutuklusu milletvekilleri serbest bırakıldı ne ana dilde eğitim ve özerklik için güvence alındı ne de İmralı'nın cezaevi şartları değişti.
Peki... "Ne oldu da BDP'li milletvekilleri yemin etme aşamasına geldi?"
Veya... "Yemin etmeleri, sanıldığı gibi umut ışığı yakacak mı?"
Bu soruların yanıtları birbiri ile yakından ilintili.
* Son üç ay gösterdi ki BDP ile terör örgütü arasındaki organik bağın kesilmesi o kadar da kolay değil. Zira seçilmişlerin iradesi ipotek altında.
* Terörle siyaseti dizayn etme taktiği de ters tepti. Eksikliklerine rağmen, Türkiye'nin demokratik-hukuk devleti yolunda kaydettiği ilerleme, etnik temelli mağduriyet iddialarını büyük ölçüde açığa düşürdü.
* Yeni anayasaya şans tanınmadan ön şartlar ileri sürülmesi ve alelacele özerklik ilanı perde arkasındaki niyetleri deşifre etti.
* Terör örgütünün, "Asker bana kırsalda operasyon yapıyor, ben de savunma gücümü kullanıyorum" tezinin anlamsızlığı gözler önüne serildi. Kırkent, sivil-asker, kadın-erkek, Türk-Kürt ayrımı yapmaksızın kan döken cinayet şebekesi, "çözüm arayışlarını" baltaladı.
* BDP'lileri muhatap kabul eden, İmralı ile buluşmasına kapı aralayan, kendi özel kanalları üzerinden örgütün beyin takımı ile temas kuran Ankara profili bir anda değişti. Konuşabilmenin bile ne kadar büyük bir nimet olduğu fark edildi.
* Terör örgütü yöneticileri ile MİT yetkilileri arasındaki görüşmenin büyük devlet kalıpları içinde zaten olması gerektiği kabul edildi. Sızdırma taktiği planlandığı gibi kamuoyunda infial yaratmadı. Aksine genel kanı MİT'e destek yönünde olgunlaştı.
* Meclis zemini açıkken silahın arkasına saklanmanın, "Ben oynamıyorum" türü mızıkçılığın gerek AB gerekse Irak Bölgesel Kürt Yönetimi nezdinde umulan ölçüde karşılık bulmadığı görüldü.
Buraya kadar tamam... Lakin, yakın hedeflerine ulaşamayan bir siyasi kadronun, pişmanlık duyarak Meclis'e geldiğini düşünmek de saflık olur. Muhtemelen, TBMM dışında kullanılan dil ve çatışma üslubu yer yer TBMM içinde hâkim kılınacak. Mağlubiyet duygusunu bastırma adına, anlık zafer duygusunu tatmin eden manevralar sergilenecek. Bir an gelecek, "Gördünüz mü bize siyaset yaptırılmıyor. Meclis'te tahammül edilmiyor. İyi niyetle temsil rolümüzü oynamak istedik, fırsat bulamadık" biçiminde bir senaryoya malzeme aranacak. Dileriz olmaz ama eldeki veriler bu kaygıyı doğruyor.
Ve son husus...
Cumhurbaşkanı Gül... Demokratik açılım sürecinin fitilini ateşleyen Gül, barut kokusunun barış ortamını zehirlediğini her vesile ile söyledi. Farklılıkların zenginlik olduğunu anlattı. Ayrışma değil, kaynaşma çağında yaşadığımızı ifade etti. Kültürel renklerin korunup geliştirilmesinden dem vurdu. Ret ve inkâr politikalarının geride kaldığını dile getirdi. Kimliklerin devlet teminatı altına alındığını, şiddete buluşmadıkça en sarsıcı fikirlerin dahi serdedilebildiğini vurguladı. Bugün de "barış içinde bir arada yaşama" reçetesi yazacağından kuşku yok...




Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA