Ekonomi ile hukuk devleti arasındaki ilişki, siyasi iktidar ile piyasalar arasındaki dengenin özetidir. Piyasa ekonomisinin işleyişi, kurumların öngörülebilirliğini ve mevzuatın istikrarını içerir. Bu beklentinin karşılanması ve yönetimi aynı zamanda piyasadaki irrasyonel karar ve davranışların kamu eliyle düzenlenmesi ve denetlenmesine de bağlıdır.
Piyasa...
Her zaman mükemmelliğin özeti ve tezahürü olmadığı gibi,
Kamu mali ve finansal idaresi de...
Siyasetin tercihlerinden, zorunluluklarından ve konjonktürden bağımsız düşünülmemelidir.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bugün Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın genel başlık olarak verdiği ekonomik ve demokratik reformları tanımlama sürecine girmiştir.
Hayatımızın hiçbir döneminde olmadığı gibi şimdi de "Biz yaptık, öyleyse en doğrusu budur gibi bir inatlaşmaya girmiyoruz." Daha iyisini, daha güzelini bulduğumuzda her türlü değişime gönlümüz de siyasetimiz de açıktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 200 yılı bulan demokrasi arayışlarımızda, doğrudan milletimizin iradesiyle hayata geçirilen tek yönetim reformudur. Demokrasinin ve cumhuriyetin özüne uygun bu reformun sahibi, bizatihi milletimizin kendisidir.
Ülkemizin büyük atılım döneminin en kritik değişimlerinden biri, yeni yönetim sistemimize geçişimizdir. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında milletimiz tarafından meydanlarda kurulan Cumhur İttifakı, bu sürecin hızlanmasına büyük katkı sağlamıştır.
Terörle mücadeleyi de kapsayan iç ve dış güvenlik konuları daima önceliklerimizin başında yer almaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemimizin başlamasının hemen ardından ekonomimiz, kur saldırılarının ve yaptırımların hedefi oldu. Ekonomimizin bağışıklık sistemini küresel türbülanslara karşı güçlendiriyoruz. "Enflasyon-kurfaiz" sarmalına karşı tedbirler geliştiriyoruz. Katma değerli, istihdama ve ihracata dayalı üretimi önceleyen bir ekonomik işleyişi yerleştirmeye çalışıyoruz.