Ülkenin ana muhalefet partisi CHP, 4'üncü kurultayını yaptı, yeni bir program yazdı, yönetimini de belirledi ama hâlâ enerjisini siyaset üretmeye değil, parti içi giyotine ve dar alanda siyaset yapmaya harcıyor.
CHP'de bu genetik "hizipçilik" hastalığı hep vardı ama bu kadar pervasız değildi. Üstüne üstlük bu kez sırtına bir de "İmamoğlu Suç Örgütü"yle gelen devasa "yolsuzluk" yükü bindi ki altından kalkması zor ve bu yüzden de en ufak bir eleştiriyle bile tahammülleri yok.
Kim "Partimiz yolsuzluklardan arınmalı" derse ihraç düğmesine basılıyor. Gürsel Tekin, Berhan Şimşek ve Barış Yarkadaş'ı ihraçla başlayan bu giyotin hareketi bütün hızıyla sürüyor. Benzer konuşmaları yapan ve itiraz eden Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır istifa etse de "ihraç" kervanına katıldı.
Tablo ortada... CHP'de yolsuzluk iddialarına karşı tepki gösteren ya da Kılıçdaroğlu'nun "arınma" açıklamasına destek veren kim varsa hedefe konuyor. Şimdi de eski il ve ilçe başkanları giyotin tehdidi altında. Kurultay sırasında bildiri yayınlayan 30 ilçe başkanına CHP İstanbul İl Başkanlığı'ndan gönderilen bir ihraç bildirim metni var.
Metin, "CHP kirli ilişkilerin, trollerin, şaibeli yapıların sığınağı değildir. Değerlerimizi savunmak için ses yükselten 30 yürekli ilçe başkanını kutluyorum" cümlesiyle başlıyor ve "Tedbirli olarak kesin ihraç cezası talebi ile İl Disiplin Kurulu'na sevk edildiniz" diye bitiyor.
Daha beteri de şu: İhracı istenen 30 ilçe başkanının yazdıkları metinde böyle bir cümle yok. O cümleyi kuran hukuken CHP'nin İstanbul İl Başkanı olan Gürsel Tekin. Tekin'in kurduğu cümleyi bahane ederek 30 eski ilçe başkanı ihraç edilecek.
Peki bu telaş niye?
Belki de bu sorunun cevabı, "İmamoğlu Suç Örgütü" iddianamesinde yer alan suçlamaların gerçekliğiyle ilgili. Parti içinde yolsuzluğa, kirliliğe karşı sesler yükseldikçe Atatürk'e ya da "Cumhurbaşkanı adayımıza siyasi operasyon çekiliyor" gerekçesine sığınma anlamsızlaşıyor.
Bu korkuyla CHP yönetimi yazmadıkları söz nedeniyle 30 ilçe başkanının ihraç edilmesini isterken, CHP'li belediyeler hakkında inanılmaz iddialarda bulunan itirafçılara ise tek söz söyleyemiyor. Ne istifa etmeleri ne ihraç edilmeleri isteniyor ne de onca rüşvet iddiasında bulunmalarına rağmen haklarında dava açılıyor.
Aslında itirafçılar, ülkenin yolsuzluk ve rüşvet kirliliğinden arınması için önemli bir iş yaptı. Mesela İBB İştiraklerden sorumlu Ertan Yıldız, İmamoğlu'nun kurduğu yolsuzluk ve rüşvet eksenli "sistemi" ilk deşifre eden önemli bir isim. Savcılığa verdiği ifadesinde daha görevi başındayken İmamoğlu'nun yaptıklarına itiraz ettiğini, uyardığını, hatta uzak durduğunu da anlatıyor.
Ancak Yıldız gibi çok şey anlatan itirafçılarla ilgili ortada garip bir durum da var. CHP yönetimi onların üzerine gitmiyor, gidemiyor? Neden acaba? Hâlâ nasıl bir korku var ki, itirafçı olmalarına, İmamoğlu'nu ve CHP'yi "satmalarına" rağmen CHP onların üzerine gidemiyor?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin mevcut CHP'li meclis üyeleri birkaç kez özellikle Ertan Yıldız'ın CHP'den ihraç edilmesi için başvurdukları hâlde yönetim izin vermemiş. Yıldız'ın, CHP üyeliğinden istifası da istenmedi ve kendisi istifa etti.
Acaba çok şey biliyorlar da bir kısmını mı anlattılar ki iktidara karşı sokakları ateşe vermeyi bile göze alan CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve aslan sosyal demokrat arkadaşları itirafçılar karşısında suspus oluyor? Ne savcılığı şikâyet ediyorlar ne de ihraçları isteniyor.
Bu sır çözülmeden ne CHP bu yükten kurtulur ne de siyaset temizlenir...