Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Nerede kadın gazeteciler..

Müthiş, müthiş, müthiş bir geceydi, cumartesi, Kadıköy Süreyya'da yaşadığımız.. Meriç (Sümen) telefon ettiğinde "Mutlak gel" diye, birşeyler olduğunu hissetmiştim.. O Meriç ki, 50. Sanat Yılı için düzenlenen geceyi bile haber vermemişti bana.. Sevgili Dostum Rengim Gökmen aramıştı da, ordan öğrenip, koşmuştum.
..Ve başladı..
Schumann'ın 2. Senfonisi üzerine düzenlenmiş bir bale.. Ama ne bale.. Uwe Scholz bir koreografi yapmış, muhteşem.. Ama o dansları yapmak da o kadar zor..
Büyülenmiş gibi seyrediyorum.. İçimde öyle bir coşku, öyle bir mutluluk var..
"Bu memleket nereye gidiyor" diye karabasan görenleri keşke burada toplayabilsem.. Keşke "İşte görün nereye gittiğini" diyebilsem..
En kötümserleri bile doruklara çıkarak bir gösteri bu.. Cumhuriyet çocuklarının gösterisi.. Türkiye'nin gösterisi..
Bu gençleri yaratan, bu güzellikleri yaşatan ülkenin geleceği en az bunlar kadar pırıl pırıldır, kimse endişe etmesin.
Meriç'e "Harikuladeydiler" dedim.. "Bedelini ağır ödediler ama" dedi.. "İki aydır günde on saat çalışıyorlardı, dur durak bilmeden, tatil yapmadan.."
Bale böyle bir şey işte.. Sadece yetenek, ilahi yetenek yetmiyor.. Bir de böyle, her şeyden vaz geçip çalışma gerektiriyor, mükemmel olabilmek.. Yeni Meriç, Meriçler olmak..
Gecenin ikinci balesi Minyatür, bir Doğu Batı sentezi modern danstı.. Vivaldi'nin müziği batıyı, anonim melodiler doğuyu getirirken, biri stilize oriental, ötekiler modern kıyafetli dansçılar da, soyutu, somutlaştırıyorlardı. Patrick de Bana'nın koreografisi, gene güzelliği oranında zordu, sınavdı.. Ama gençler onun altından da kusursuz kalktılar..
Alkışlar bitmek bilmedi.. Gelenlerin hepsi, hepimiz, Süreyya'yı mutlu, umutlu terkettik..
Benim aklımda Deniz Zirek vardı.. Geçen hafta, İstanbul balesinde Ayasofya'yı canlandırırken izlemiş, hayran olmuştum..
Bu Deniz için söyleyecek kelime bulamıyorum.. Senfoni'de hem soloları, hem de Selim Borak'la ikilileri bir rüya alemiydi.. Bu nasıl bir güzellik, bu nasıl bir estetiktir?.. Bu nasıl bir sahneye yakışmadır?.
Bu harika balerini, Minyatür de, bu defa olağanüstü bir modern dansçı olarak izledik.. 15 dakika arada bambaşka bir kimliğe bürünüp geldi karşımıza..
İki çok farklı balenin ayni gecede yıldızı olmak kolay değil. Onun için ayırdım Deniz'i.. Yoksa, gece sadece Deniz'in değildi tabii.. Senfoni'de Zühal Balkan/ Erhan Güzel çifti, Minyatür'de Oriental, dans eden Ebru Atay mükemmel üstüydüler.. Ve de sahnede geri kalanların hepsi..
Çıkarken etrafıma baktım, bu ülkenin kadın gazetecileri, bu Deniz'i yazacaklar, yazması gerekenler nerde diye?..
Son günlerde moda oldu, Kadın/ Erkek eşitliği üzerine yazmak.. Meğer ne çok Feminist yazarımız varmış köşelerde.. Duygu, görse ne kadar gurur duyardı?.. Duyar mıydı sahiden..
Kadın hakları, popo üzerine oturup birbirinin ayni klişe makaleler yazmak, koro halinde erkeklere saldırmak, erkeği aşağılamaktan mı geçiyor?..
Eşitlik diyen kadınlar, erkeği aşağılayarak eşit olmayı düşünüyorlarsa, bu ne anlama gelir, hiç akıllarına getirdiler mi?.
Kadını savunmak, kadını yüceltmekten geçer..
Bu ülkenin harikulade kadınlarını izleyen, yazan, hak ettikleri doruklara koyan yazarlar nerde?.
Bu Deniz Zirek'i izleyen tek kadın köşe yazarı var mı?.. Farkında olan var mı, yazanı geçtik!..
Meriç Sümen gibi bir dünya devi, bir bale ilahesini 50. Yılında yapa yalnız bırakmadı mı hemcinsi köşe yazarları?.
Hande Ataizi, Neil Simon'un oyununda harikalar yaratıyor.. Nasıl yansıyor gazetelere?.. Özel yaşamı, gece hayatı ve oyunundaki dekolte sahneleriyle.. Nerde kadın köşe yazarları?..
Nurgül Yeşilçay gibi olağanüstü bir oyuncu, Cem Özer ve Mithatcan Özer olmasa, gazetelere giremeyecek..
Vildan Atasever.. Bir başka müthiş sanatçı.. Neyle gündemden düşmüyor?. Bir zamanlar çektirdiği dekolte resimlerle..
Gülben Ergen, doğuda okuyamayan kızlar için çırpınması değil, Mustafa Erdoğan'la evliliği nasıl gidiyor diye sorgulanıyor.
Hülya Avşar, 72. Koğuş'ta harika bir oyunculuk sergiliyor. Onu hâlâ yerin dibine batıranlar, kadınlar.. Ayni filmde gencecik bir oyuncu Songül Öden olağanüstü bir oyunculuk sergiliyor.. "Efendim rimelli mahpus" diye dalga geçenler, kadın yazarlar..
Bu ülkede kadın haklarının bayrağını çeken, feminizmi başlatan Duygu Asena, sanatın her dalını izler, pek çoğunda yanımda oturur ve yazardı.. Kadın sanatçılara da özel ilgi gösterirdi..
Hani nerde o Duygu?.. Duygular..
Türk kadını harikalar yaratırken, izleme gereği duymayan, yazmayan, anlatmayan, yüceltmeyen, bu kadın anıtları saygıyla, gururla, coşkuyla yerli yerine koymayanların, erkeğe saldırarak, erkeği aşağılayarak, eşitlik sağlayacaklarını düşünmeleri acıdır.
Kadını izleyin dostlarım.. Bu ülkenin kadınları ne muhteşem işler başarıyorlar, bi zahmet izleyin ne olur?.. İzleyin ki, kadınlığınızla gurur duyun. Yazın ki, herkes duysun.. Gurur duysun, saygı duysun!..


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA