Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Dam üstünde saksağan veya Milion Taşı!..

Üstat Radi Dikici, bu haftaki yazısını beni çok duygulandıran bir notla yollamış.. Diyor ki..
"Geçen hafta yurt dışında idim. Ama İstanbul'da olmadığım zaman Sabah Gazeteleri toplanır. Dönüşte sırayla okurum. Dün gece 21 Mayıs tarihli gazeteyi okurken Kemal Fikret Arık hocamızdan bahsetmişsin. Biz çok şanslıydık. Dönemin en büyük hocalarından, ki hepsi kendi sahasında abide idiler. Ahmet Şükrü Esmer beni en çok etkileyen ve bugünümü hazırlayan tarihi olayları derinden incelememi sağlayan, tarihin perde arkasını görmemi sağlayan büyük ustaydı. Ya Yavuz Abadan, ya Seha Meray, Bahri Savcı, Sadun Aren, Tahsin Bekir Balta ve diğer sevgili hocalarımız.
Beni çok gerilere götürdün. Hala onların öğrettikleri kafamıza çakılmış gibi.
Örneğin, Kemal Fikret Arık'ı anmam lazım.
Daha hemen başlarda objektif ve subjektif hüsnüniyeti anlatıyordu. Şöyle bir örnek verdi. "Bir lokantaya gittiniz, yemeğiniz bitti. Bütün lokanta dolu ve kapıda yemek yemek için bekleyenler var. Eğer siz gereksiz yere oturmaya devam ederseniz, subjektif hüsnüniyet kurallarına aykırı davranmış olursunuz."
Bugüne kadar hiç unutmadığım bir kural oldu.
Böyle bir durum olduğunda ben, bugün kadar subjektif hüsnüniyet kuralları nedeniyle asla oturamam."
Şimdi Üstadın İstanbul için milyon değerindeki Milion Taşı üzerine yazısını sunuyorum sizlere..

***

Bu sayfada, Hıncal Uluç'un köşesinde "Bütün Yollar Roma'ya çıkar" başlıklı ve ilk yazım 13 Eylül 2013 tarihinde çıktı. Oradan bir pasajı aşağıya aktarıyorum.
***

"Bizans İmparatoru Büyük Konstantin (306-37), sadece beş bin kişinin yaşadığı Byzantium'u, Roma İmparatorluğu'nun başkenti yapmak ve yeni bir şehir yaratmak için 324 yılında kolları sıvar ve yedi tepeli şehri 7 bölgeye ayırarak işe koyulur.
Büyük bir saray (İmparatorluk Sarayı), Senato Sarayı, Aya İrini Kilisesi, Kutsal Havariler Kilisesi (bugün yakınında Fatih Camisi vardır), Ayasofya (başlar ama bitiremez), otuz üç bin kişilik bir Hipodrom, su kemeri, kendi adını taşıyan heykellerle süslü bir meydan (Çemberlitaş), annesi adına Augusteum adlı bir meydan inşa edilir ve şehir ülkenin her tarafından getirilen antik sanat eserleri ile süslenir...
328 yılında baş mimar Leontius, İmparator Konstantin'e bir konuyu açar: "Majeste,.. bir noktaya daha işaret etmem gerekecektir. Bizim kanımıza göre Byzantium dünyanın merkezi haline getirilmelidir. Bunun için önce, halen Kudüs'te muhafaza edilen ve İsa tarafından dokunulduğu için kutsal sayılan bir taş vardır. İsmi Milion. Bu taşın getirilip yıkıntı halinde bulunan ve şu sırada inşa etmekte olduğumuz Ayasofya'nın... karşısına yerleştirilmesi uygun olur. Taşın olduğu yer dünyada (0) noktası sayılmalı ve bütün mesafeler bu noktadan itibaren ölçülmelidir. Eğer bu gerçekleşirse, taşın hemen yanına bir büro inşa edilecektir. Bu büronun görevi başvuranlara o noktadan itibaren uzaklığı ve yolları gösteren haritalar satmak olacaktır. Bir örnek vermem gerekirse, Byzantium'dan gidecek yolcular ve kervanlar buradan gelip harita satın alacaklar ve örneğin Milano'ya, Antakya'ya, Sirmium'a veya Kudüs'e kadar nasıl, hangi yolu takip ederek ve kaç günde gideceklerini bileceklerdir. Ayrıca yollar üzerinde konaklama yerleri de işaret edilecektir. Böylece Byzantium dünyanın merkezi haline gelecektir.."
***

Gerçekten bu yazı çıktıktan çok kısa bir zaman sonra bir gazete haberinden şunu öğrendik:
***

"Million Taşı" turistlerin yeni gözdesi oldu.
Bizans döneminde, dünya üzerindeki şehirlerin İstanbul'a mesafesinin hesaplanmasında kullanılan sıfır noktasını işaretleyen "Million Taşı" yapılan çevre düzenlemesinin ardından ilgi gören ve fotoğrafları süsleyen turistik bir objeye dönüştü. Yerebatan Sarnıcı'nın yanında bulunan Million Taşı'nın etrafı cam paravanla çevrelendi ve etrafındaki küçük yollarda, üzerinde dünyadaki diğer şehirlerin İstanbul'a kaç kilometre mesafede olduklarının yazılı olduğu ahşap bir zemin oluşturuldu."
***

Haberde "Milion" iki "l" ile "Million" diye yazılmıştı ama gene de mutluluğumuz tavan yapmıştı. Nitekim sevgili kardeşim Hıncal Uluç bir hafta sonra köşesinde şunları yazdı:
***

"Milion taşını kurtardık!...
Bizim gazetede gördüm. Milion Taşı'nın nihayet farkına varmışız. Etrafını temizlemiş, turistlere açmışız. Özellikle yabancı turistler yığılmaya başlamış.
Bilir misiniz, bu taşa dikkatleri ilk çeken Üstat Radi Dikici'ydi ve köşemizde yazmıştı.
Yazmakla da kalmamış, zamanın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ı ziyaret edip bir de anlatmıştı. Üstattan keyif dolu bir mail aldım.
'Yerebatan Sarnıcı'nın yanında tam 1684 yıldır boynu bükük duran, İstanbul'un fark edilmeyen en büyük hazinelerinden biri, nihayet ortaya çıkarıldı. Bizans döneminde, dünya üzerindeki şehirlerin İstanbul'a mesafesinin hesaplanmasında kullanılan sıfır noktasını işaretleyen 'Milion Taşı'na (Million değil. Tek "l" ile) çevre düzenlemesi yapılarak hak ettiği değer verildi. Okuyucularımız hatırlayacaktır, 'Bütün Yollar Roma'ya Çıkar' sözünün esas itibariyle bu taşın varlığı nedeniyle Konstantinople, yani İstanbul için söylendiğini yazmıştık. Deyişteki 'Roma' bugünkü Roma kenti değil, o zamanın Roma İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'dur. Kaçımız biliyoruz? Kendimiz bilmezsek dünyaya nasıl anlatırız ki?..
Taşın öyküsünü gene özetleyelim.
İstanbul'un kurucusu Bizans İmparatoru Büyük Konstantin'in annesi Helena 326 yılında Kudüs'ü ziyaret eder. Kudüs Patriği Macarius ona, 'Yüce İsa'nın elinin değdiği bir taş var majeste, onu görmelisin,"der. Ertesi gün birlikte taşı görmeye giderler. Helena, Konstantinople'a (İstanbul) dönünce oğluna bu kutsal taştan bahseder. İmparator özel bir ekip göndererek Kudüs'ten taşı getirtir, onu bugünkü olduğu noktaya diktirir ve bir emirname ile taşın olduğu yerin dünyadaki bütün ölçümler için sıfır noktası olduğunu ilan eder. Hemen yanına bir büro kurulur ve bürodan imparatorluk içinde seyahat edeceklere harita satılmaya başlar.
Yerebatan Sarnıcı'nın yanındaki 'Milion Taşı'nın kısacık hikayesi de budur.
Bu haritaların örneğini bugün Milion Taşı'nın önünde satsak her yıl binlerce, ama binlerce alıcı buluruz.
Siz turist olarak İstanbul'a gelseniz, bu taşa uğrasanız, taşla selfie çektirirken bir tane de tarihi harita almaz mısınız?."
***

Hemen daha bir hafta geçmeden taşı ziyarete koştum. O kadar çok hata yapılmıştı ki, şaşkınlıklar içinde kalmıştım. Düşündüm. Herhalde Büyükşehir Belediyesi en azından, Hıncal Uluç'a telefon ederek fikrini soracak taşın hazırlanması sırasında yapılan onlarca hataları düzeltilecektir.
En azından konuyu bilen ve merak edenler müdahale etmişlerdir diyerek, dayanamadım bu hafta sonunda tekrar gittim. Felaketin boyutları, daha da büyümüştü.
Sonra..
(Sonrasını Üstat haftaya yazacak. hu.)

rdikici@demma.com.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA