"Vivienne'ı ilk gördüğümde görünüşü beni hayli şaşırtmıştı. Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki moda dersime gelmişti. En heyecan verici şey o konuşunca oldu: Sanki ruhum bedenimi terk etmişti. Çünkü biri benim yalnızken kendi kendime düşündüğüm her şeyi kelimelere döküyordu. Ben 25, Vivienne 50 yaşındaydı. Ama asla öğretmenimi baştan çıkarmadım; belki o beni baştan çıkarmıştır. Uzunca bir süre beraber vakit geçirdik; akşam yemeklerine giderdik, müzeleri gezerdik; sonra bir yerde bana bir koleksiyon için Londra'da onunla çalışıp çalışamayacağımı sordu. Ben de 'Evet, tabii ki geleceğim,' dedim ve bir daha geri dönmedim. Bunlar 17 yıl önceydi. Şimdi evliyiz, beraber yaşıyoruz ve beraber çalışıyoruz. Her yıl dört koleksiyon hazırlamak çok stresli ve zor bir iş olabiliyor. Gerçekten gergin olabiliyorum bununla ilgili ama Vivienne çok sakin. Hiçbir şey umurunda değil. Ben düzen severim, o ise kaos; Vivienne, hâlâ anarşi kraliçesi'dir. Herhangi bir anlaşmazlık yaşasak da bu hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü bizim ilişkimiz güzel. Onunla yaşamayı seviyorum. Sanırım ilişkide pantolon giyen o, etek giyense benim. Vivienne'la ilgili en fenomen şey bence onun hem zekâsındaki hem de fiziğindeki enerji. Ben güçlüyümdür, zindeyimdir ama Vivienne her şeyde daima bana ayak uydurur; her gün stüdyoya bisiklet sürerek gideriz. Vivienne dünyayı gerçekten değiştirmek isteyen insanlardan biri; bazen yaşamı oldukça zorlaştırıyor. Ara sıra onun için de üzücü olabiliyor bu. İklim değişikliği ve dünyanın nereye gittiği konusunda çok içten kaygılanıyor. Tabii, Vivienne modada çok etkili ve giyinmenin, hayata bakışın başka bir yolu olduğundan insanlara bir seçenek veriyor. Vivienne'la nereye gidersek gidelim, kiminle olursak olalım, onu herkesten çok beğenirim. Her zaman. Geçenlerde New York'ta bir partideydik; bütün New York kadınları oradaydı ve Vivienne sadece gülümsedi, ben de 'Kimse onun gibi değil. Hiçbiri yanına bile yaklaşamaz,' diye düşündüm."