CEO kavramı çok değil son birkaç yılın dilimize kazandırdığı kavramlardan... "Şirket üst yöneticisi" diye formüle ediyorum ben. Deloitte'nın hafta içinde yaptığı oyun davetinde de bize bu görev layık görülmüştü. 16 kişi içlerinde birer gazetecinin olduğu dört gruba ayrıldık. 4 kişilik takımlar 12 yıl bir lojistik şirketinin CEO'su oldu. Karar verici olarak 3'er yıllık dönemler için belirledikleri stratejilerle şirketi yönetti. Daha önce karar alıcı oldum ama başlangıç sermayesi 250 bin globus (oyun için yaratılan para birimi) olan 100 kişinin çalıştığı bir şirketi yönetmemiştim! Ekip sağlam; Deloitte'tan iki uzman arkadaş (Güneş Süsler ve İlker Özcan) ve Zorlu Grubu'nun İnsan Kaynakları Yöneticisi İbrahim İnceçam ve ben. Öyle simülasyon deyip geçmeyin, lojistik şirketini yönetirken başımıza gelmedik risk kalmadı. Sayayım: İşyeri deposunda hırsızlık, üst yöneticilerin aldığı rüşvet, şirketin uçaklarının ve TIR'larının kazaları, yangın, grev... Çeşitli gelişmişlikte başka ülkelerde alım fırsatları da çıktı önümüze, büyümek için yapmak zorunda vermek zorunda olduğumuz yatırımlar da... Biz CEO'ların (!) önüne gelen her problem için çeşitli çözüm önerileri verildi. Seçeneklerin her biri bir maliyet ve sermayenizden yiyorsunuz. Bu da aldığınız riske göre kazancınızı ve kârlılığınızı etkiliyor. Sonuçta yanlış yatırım kararıyla iflas da edebilirsiniz. Ancak şirketinizin unutmaması gereken 3 önemli kuralı var. Bu kurallar oyun sonunda puanınızı belirliyor. Çalışan ve müşterilerinizin mutluluğu, çevreye saygı ve hissedarlar için kârlılığınız.