Filmin vizyona girmesi öncesinde bir algı araştırması yapmak isteyen Nizam Eren, çeşitli gazetelerdeki köşe yazarlarına konuyla ilgili dökümanları yollayarak "Film gösterime girsin mi girmesin mi?" sorusunu yöneltti ve ilginç tepkiler aldı. Ancak kişi adı ve yayın organlarının yayınlanması için onay olmadığından, ben de açıklayamıyorum.
"Çok çarpıcı, çok ilginç bir hikaye. Ancak bana göre Türkiye'nin şu kaoslu ortamında iş yapmaz."
"Bence bu film vizyona girmeli. Çünkü; dediğiniz gibi suya sabuna dokunuyor. Hem insani (insanlık dışı) vasıfları, hem bizlerin (gazetecilerin) asli görevlerini anlatması açısından önemli. Kesinlikle bertaraf edilmemeli..."
"Sonuçta bu film Türkiye'de tatsızlık çıkartmaya aday bir filmdir. Çünkü İran, ABD'ye karşı şahsiyetli tavırları ve Türkiye ile gitgide iyileşen ilişkileriyle şu anda gözde bir ülke ve onu karalamaya yönelik yaklaşımların da çok fazla itibar görmeyeceğini düşünüyorum. Çok sıkı bir ön propagandayla gösterime sunulan 'Persepolis' filmi, bu filmin de başarı düzeyi açısından kesine yakın bir veri oluşturabilir. 250 bin dolaylarında bir izleyici, ithalatçı ve dağıtıcı şirkete yetiyorsa, filmle birlikte gelecek olan olumsuz eleştirileri de göğüsleyecekse, ben asla sansürden yana değilim. Fakat, kendi adıma böylesine köşeli ve şablon yapımlara karşı hiçbir müsamaham olmadığını da bilmenizi isterim. Gelirse, Cumhuriyet gazetesi sinema sayfası 'Ne muhteşem bir film' yazar, ben de 'Ne yavşakça çekilmiş bir film' yazarım, olacağı budur. Ancak, benim farkım, 'Yine de gidin, izleyin ve tartışmaya açın' olur."
"Böyle bir olayın varlığından haberdar olmak ile beyazperdede görmek arasında dağlar kadar fark var. Yaşamış olan insanların çektiği acının yanında, böyle bir filmin bize vereceği acı devede kulak kalır. Gene de, recm sahnesini nasıl görüntüleyecekleri can alıcı bir önem taşıyor."
"Sanıyorum böyle bir filmi izlemek yüzleşmeyi sağlar..."