Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Beni yetkili kişiye bağlayın

Beni yetkili kişiye bağlayın. Anlatacaklarım var!
Yanlışlıklar tarihinin, kendini arayan bir ülkenin ışığa açılan pervazında oturuyorum.
Bacaklarımı sonsuzluğa sallıyorum, içime doğru cihattayım, acelem yok.
Geçmişin acılarını güneşli bir şenliğe tercüme etmek niyetindeyim, kolay değil.
Dilim bazıları için kekremsi, biraz divâne biliyorum. Olsun ama ne var! Kelimeler kalbimin süzgecinden düşüyor aklıma. Bir çiğ ıslaklığı kafamda.
Üst katta biri çiçeklerini mi suluyor ne, bilmiyorum.
Beni yetkili birine bağlayın!
Beynimin tıpasından adı dilimin ucunda bir rüzgâr esiyor. Bir yaşam sevinci daima kahvemin telvesinde çıkıyor. Bütün falcılarla barış halindeyim.
Çiftçilerle, işçilerle, yalnızlarla, hakikat arayıcılarıyla ve ani mucizelerle aram iyi. Metafizik konuşmalar silsile, bâtıni bir soruşturmanın acar dedektifiyim.
Bağlayın şu telefonu, neyi beklediğimi söyleyeceğim...

***


Beni yetkili kişiye bağlayın. Anlatacaklarım var.
Demiş ki Kul Himmet:
"Gönül evine bir karaltı gelse / Şu nefs bulutunun dalaletidir / Kişi yol bulmasa yabanda kalsa / Yaramaz huylarının şiddetidir."
"Ettiği günahı eline alsa / Erenler cemine mürüvvete gelse / Kişi eksikliğini özünde bulsa / Dervişlik müminlik alametidir..."

***


Kapsama alanında mısınız, İstanbul'dan arıyorum?
İster basiret deyin ister farkındalık. Her sonbahar sizin de yüzünüze mâhur bir ışık konduruyor mu? Öyleyse ne güzel. Zira sonbahar çığlıklı bir ışık patlamasıdır. Martıları şahit tutun bence. Onlar sakız renginde bir hüznün millet-i sâdıka'sıdırlar...
Sonbahar, yazlık heyecanlar kadar gelip geçici değildir ama! Olgunluğa götüren bir sevdadır fikrimce. Olgunlaştırıcı bir aşka benzer.
Kışa, mağaralara -evlere, paltolara diyorumçekilmeden önceki son kavşaktır bir de!
Nefs muhasebesinin, kendini yenilemenin sararmış yapraklarla dansı, öyle bir aşk.
Hazan bir gönül yoldaşı, muhabbeti güzel bir yol arkadaşı...
Sonbahar gençlik, uçarılık yılları geride kalmış bir afet-i devranın durma, durup düşünme, bir soluklanma hâli. Bir çay söyleme ve olan biteni anlama ve derleyip toparlama fikri...
Belki bir tür bilgelik hissi. Bir de göz yaşarması, ürperişler, bir arınma, bir sükûnet bulma...
Sonbahar hızlı bir tay, koşuyor Hasan Hüseyin'in sayfalarında:

"gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
o sularda çimdik, bitti, köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz..."

Zaman su gibi akıyor. Bu şehri İstanbul içimizde çok sesli bir orkestra, deli bir şarkı, derin bir medeniyet sırrı gibi çınlıyor. Mevsimlerle birlikte değişiyoruz. İlle ve lâkin o ilahi akışla, tekâmülün değişimin ta kendisiyle dost olursak anca kışı atlatabiliyoruz!
Ondandır. Yaşam sevincimizin diri kalmasına ihtiyacımız var...
Hüzünbaz bir neşenin evlatlarıyız yani vesselam...
Psikolojinin eli maşalıları bırakın 'depresif' şu bu ne derse desinler, aksine ne kadar mahzunluğumuz, 'sonbaharımız' varsa hepsiyle şöyle yan yana oturup uzunca bir zaman susmalıyız bence...

***


Bağlayın şu telefonu...
Bilakis ne güzeldir bu halden hâle geçen gezegenle, hicranlı kentlerle, bulutlu sokaklarla sonbahar etmek...
İçimizdeki ruh hicretleri, bu bereketli gitgeller, şu devri daim yağmur koksun. Gözyaşı döksün, arınsın inşallah diyeceğim.
Bağlantı kopmazsa eğer: Dört mevsim bir ömür, ölüp ölüp dirilmek kolay değildir öyle! Diyerek bitireceğim...

***


Meraklısına:
Her İnsan Bir Âyet ve Bak Çekirge kitaplarımın üstünde gezindim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA