Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Teyzem ve dayım

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Acaba Atatürk'ün vefatından sonra İsmet İnönü değil de Mareşal Fevzi Çakmak cumhurbaşkanı seçilseydi daha iyi olmaz mıydı?
Pardon, faşistler düşünmeyi yasaklıyorlar, internette terör estiriyorlar ama biz gene de düşünelim...
Atatürk'ün de tercihini bu yönde yaptığı söylenir ama yazılı kanıt yoktur. "Halk İsmet'i sevemedi" dediği de söylenir.
Celal Bayar başbakan olarak devam etseydi...
Demokrat Parti 1945'te değil de daha 1939'da kurulsaydı... CHP ezeli ve ebedi muhalefet görevine daha o zamandan başlasaydı...
Dünya savaşında da denge politikası yerine ağırlığımızı müttefiklerden yana koysaydık...
Savaşın bitiminde Stalin bizi tehdit edemezdi, biz de Amerika'nın kucağına düşmezdik.
Çok geç kalan "liberal açılım" da belki daha o zamanlar yapılabilirdi...
Ama Fevzi Paşa iliklerine kadar, sapına kadar askerdi, politikadan anlamazdı ki...
Aman canım, cumhurbaşkanlığı "sembolik" bir görev değil miydi yani?

***

Peki, Celal Bayar bari 1950'de başbakan olsaydı...
Cumhurbaşkanlığı gerçekten tarafsız ve sembolik olsaydı düşünülebilirdi tabii...
Adnan Menderes gibi duygusal ve sinirli bir adam da tarım bakanı... Ticaret bakanı...
İnönü'nün onları içine hapsettiği çerçeveyi kırabilseler, gerçekten liberal bir düzene yönelebilseler...
Ne ekonomik darboğaza girilirdi ne de darbe yapılabilirdi...

***

Altmışlı yılların sonlarında sol gençlik "kovboyculuk" oynamaya kalkmasaydı, aculluk etmeseydi de var olan legal sosyalist partiyi destekleseydi...
Faşizm o kadar rahat gelebilir miydi?

***

Peki, 1980 yılında Demirel ile Ecevit birbirlerini yemeseler de ortak bir zeminde anlaşabilselerdi...
Cumhurbaşkanlığı seçimi kilitlenmezdi.
Aman canım, cumhurbaşkanlığı tarafsız ve sembolik bir görev değil miydi, niçin huysuzlanıyordu bunlar?
İhsan Sabri Çağlayangil seçilseydi ne olurdu yani?
Nihat Erim öldürülmemiş olsaydı, bakın o da iyi bir "orta yol çözümü" teşkil edebilirdi...
Böylece, kilitlenmiş seçim darbeye gerekçe gösterilemezdi.

***

Peki, daha sonraları Özal basiret gösterebilse de Çankaya'ya zıplama hevesine kapılmasaydı...
1991 seçimleri Türkiye'yi on bir yıl sürecek bir "fetret devrine" sürüklemezdi belki de...
Solcu olduklarını ileri süren yeteneksizler "İlle de iktidara bir ucundan ortak olalım" derdine düşmezlerdi... Daha doğrusu memur gazeteleri onları bu yönde doldurmasalardı...
Demirel ile Özal birbirlerine karşı duydukları "kompleksleri" aşabilselerdi...
Demirel son yıllarının bütün enerjisini Özal'dan intikam almaya harcamasaydı...

***

Teyzem de dayım olurdu herhalde.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA