Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Zaman gelip geçerken: Babam, babalarımız...

Anne ne kadar "içerisi"yse, baba da o kadar dışarısıdır. "Yasa"yla aynı hamurdan karılmıştır. Bizim ilk sosyal ilişkimizdir. Annemiz bizi iç dünyamızla tanıştırır, babamız ise dış dünya ile...

***
Anne söz ise, baba dilbilgisidir; anne şiirse, baba düzyazıdır; anne sanatsa, baba ilimdir.
***
Baba... devlet, ölçü, ekmek.
***
Babam... Otoriter sorular, müşfik cevaplar. Yok sayılmış acılar ve bitmek tükenmek bilmez dik durma çabası...
***
Her erkek çocuğun serüveni aşağı yukarı aynıdır. Önce babayla çatışıp çekişerek büyürüz; sonra onu yavaş yavaş anlayarak olgunlaşırız ve sonunda babamıza benzeyerek yaşlanırız.
***
Yeni modayı biliyorsunuz, belki siz de çoktan o akıma uymuşsunuzdur... Çocuklarımıza artık bir Amerikalı veya Fransız işittiğinde "kendilerinden biri" sanabileceği adlar koyuyoruz. Bir tür aldatmaca, hatta yaranma ve yaltaklanma! Öyle ki, 0-8 yaş arası çocukların adlarına bakıyorum; daha önceden varlığından haberdar olmadığımız bir "ulus" doğuyormuş hissine kapılıyorum. Tanıdığım genç bir çift bu modaya direnerek bebeklerine içinde "ğ" geçen bir isim koydular. Bu sefer de anne babaları karşı çıktı. Neden? Çünkü global değilmiş, çocuk bu adla ilerde zorlanırmış... Düşünün, bu toplum nasıl komplekslere duçar olmuş ve bu eziklik nasıl derinlere işlemiş ki, bitmek bilmiyor! Peki dünya adlarımızın nasıl söylendiğine aldırıyor mu? Hayır! İşe, güce, bilgiye ve yeteneğe bakılıyor. Zaten herkes, herkesin kim olduğunu biliyor. Bir bizim orta sınıf okumuşlarımız "kendi"ni bilmiyor, sevmiyor, saygı duymuyor. Yazık! Geçecek, inşallah!
***
Byung-Chul Han'ı ilk okuduğumda, itiraf edeyim, biraz hafife almıştım. Geçen hafta bir dizi söyleşisi karşıma çıktı. Hepsine takılıp kaldım, verdiği cevaplar gerçekten sarsıcıydı. Han'a ciddi biçimde haksızlık yaptığımı anladım. Şimdi kitaplarına geri döndüm. Gördüm ki, neredeyse her cümlesinin arasına derin bir iç çekiş yerleştiriyor. Meraklısına "Güzeli Kurtarmak" ve "Zamanın Kokusu"nu özellikle tavsiye ederim. Yaklaşık yüz sayfalık fakat dolgun ve olgun metinler.
***
Sahine ne güzel ve leziz bir kahvaltılık. Keşke çocuklarımıza sevdirsek... Bana gelince, Çiğdem Seferoğlu ve Ömür Akkor mutfaklarından çıkmış sahinenin yeri ve tadı başka.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA