Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Kelle paça mı?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Camı buğulanmış tezgâha baktım...
Tencereler kaynıyordu...
Dışarıda mart soğuğu...
Yarısı açık kapıdan içeri girdim, selamlaşma faslı ve sonra gıcırdayan ahşap basamaklardan üst kata çıkış...
Hekim dostumuz Ahmet Rasim Küçükusta'nın "güçlendirilmiş bağışıklık sistemimizin olmazsa olmazı" diye anlattığı ve en son on yıl kadar önce içtiğimi hatırladığım kelle paça çorbasını istedim...
Garson az sonra masama beyaz çukur tabakta terbiyeli çorbayı bıraktı.
Görüntüsünün iştah açıcılığı tartışılmaz.
İlk kaşık...
Bekleyiş...
Bir kaşık daha...
Terbiyesi leziz ama niye tadı ve kokusu bu kadar "yabancı" geliyor bana?
Olacak şey değil!
Ne yani, yeni yetmeler gibi kremalı mantar çorbası mı içeceğiz?
Bir kaşık, bir kaşık daha...
Yok, olmayacak!

Ben bu kıvamdan, bu yoğunluktan ve özellikle bu kokudan ne zaman uzaklaşmışım, anlayamadım.
Sen misin daha birkaç hafta önce "Farkına bile varmadan dönüştürülüyoruz" diye yazan...
Buyur bakalım!

***

Cız bız diye bir ifade vardı, hatırlayan kaldı mı?
Anneler hızla cız bız köfteler yapar, çocuklar hapur hupur atıştırırdı.
Çıtır(tı) keşfedilinceye kadar tabii...
2000'ler çıtır (kıtır) yiyecek cazibesinin bütün genç kuşakları esir aldığı dönem...
Tavuk etinin öne çıkışını sadece ucuzluğuna bağlamak işin hilesine kanmak olur.
Tavuk, çıtır olabilme ve bu yolla kendi tadını "yok edebilme" özelliğine sahip; öyle ki, bulandığı sos ve kızartma sayesinde sadece kıtırlığıyla bile yepyeni bir anlam kazandı.
Bu arada "sağlıklı yaşam"cılar istedikleri kadar kızartmayı lanetlesinler; istedikleri kadar (ve haklı olarak) tavuk etinden şüphelensinler, aldıran kaç kişi?
Çıtırtı, cızzz bızzz seslerini yendi, o iş bitti!
Üzerine küreselcilerin kırmızı eti bitirmeye gelmelerinde şaşılacak ne var?

***

Bunları hafif konular, basit modalar sananların hayat merdivenlerinde nasıl tökezleyip yuvarlandıklarını çok gördüm.
Şimdi gidin bir politikacı bulun mesela...
Ve sorun...
Şu Çengelköy'de açılan Japon pankekçisinin önünde aylarca uzun kuyruklar oluştu, bu konuda bir fikriniz var mı?
Birkaç klişe laf dışında ne söyleyebilir ki?
Oysa dünya böyle böyle dönüştürülüyor.
Şimdi iftar ve sahur sofralarında da bu "yeni" duyguları yaşayacak ama bir süre kendimize itiraf etmeyeceğiz.
Yanılıyor muyum?
Yanılsam keşke!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA