Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Doğu Akdeniz’de kim galip gelecek?

Geçen yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyılın küresel siyasetinin güç merkezinde yine petrol ve gaz var.
Enerji kaynaklarının çıkartılması, enerji havzalarıyla yollarının kontrolü ve enerji pazarlarından pay kapma konusundaki küresel mücadele her geçen gün daha da kızışıyor.
Bu nedenle küresel güçlerin enerji politikaları her açıdan dış politikalarının da belirleyici mihveri haline geldi.
Özellikle Türkiye'ye komşu enerji zengini bölgelerde devreye sokulan emperyalist stratejiler, ulusal çıkarlarımız açısından jeo-politik yaklaşımları elzem hale getiriyor.
Dolayısıyla Türkiye, bekasına yönelik 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra ihmal ettiği jeo-politikaya muhteşem bir dönüş yaptı.
Suriye'ye yönelik harekâtlardan sonra ülkemizin en çok ses getiren jeo-politik hamlesi S-400 füzelerinin alımı, TANAP, Türk Akımı ve nükleer santral projeleri ile Libya anlaşması oldu.
Ezber bozan bu hamlelerle Atlantik'in Doğu Akdeniz'deki kirli senaryolarına ağır darbeler indiren Türkiye, devreye soktuğu yeni savunma konseptiyle küresel siyasette stratejik açıdan 'oyun kurucu' bir noktaya geldi.

***

Dünyadaki petrol kaynaklarının yüzde 95'inin keşfedilmiş olduğu bir dönemde Irak'ın kuzeyindeki Kürt bölgesi ile Suriye'den Tunus'a uzanan Doğu Akdeniz hattında özellikle de Kıbrıs çevresindeki Filistin, Mısır, Lübnan ve İsrail açıklarında keşfedilen devasa yeni rezervler küresel oyunun mahiyetini tamamen değiştirdi.
18 Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta başlayan Arap Baharı'nın daha sonra Libya, Mısır ve Suriye gibi Doğu Akdeniz havzasındaki ülkeleri hedef alması bir tesadüf değildi!
Zira emperyal stratejilerde tesadüf diye görülen gelişmelerin çoğunun 'tasarlanmış birer rastlantı' olduğunu bilmeyen kalmadı artık.
Haliyle Arap Baharı'nın tetiklediği devrimi ters yüz eden emperyal güçler bu yolla Doğu Akdeniz'deki enerjiyi kontrol etmeyi planladı. Ne var ki Türkiye ve Rusya'nın jeopolitik atakları bu kirli oyunu bozdu.

***

Bakmayın siz ABD'nin Libya geriliminde arka planda durmasına... ABD'nin asıl gayesi Rusya ve Türkiye'ye karşı Akdeniz'de yeniden tek egemen aktör haline gelmektir.
Nitekim Libya'nın Türkiye'den asker talep etmesinden sonra ABD Başkanı Donald Trump, 'en favori diktatörüm' dediği Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'yi aradı.
İki lider 'sömürgeciliğe karşıyız' diyerek Türkiye'nin Libya hamlesinden duydukları rahatsızlığı ifade ettiler.
Burada Trump her ne kadar Başkan Erdoğan ile özel ilişkilerine önem verse de 2020 bütçesinin de gösterdiği gibi Amerikan devleti, Doğu Akdeniz'de Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Rumları ve İsrail üzerinden yeni bir kirli ittifak kuruyor.
ABD dolgu malzemesi olarak kullandığı Yunanistan'ı silahlandırırken Rumlar üzerinden de Kıbrıs sorununu denize taşıma stratejisi izliyor.
Türkiye ve Rusya ise ABD'nin yaptırım, şantaj, ambargo ve saldırganlığa dayalı bu cepheleştirme siyaseti yerine diyalog ve diplomasiye önem veren bir grand stratejiyi savunuyor.
Bu nedenle, Libya'da Halife Hafter adına savaşan Wagnerlere ve ABD'nin sinsi provokasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz'de Başkan Erdoğan ve Putin'in ortak vizyonu galip gelecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA