Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Yeni küresel paradigma

Korona virüsten dolayı dünyanın içine girdiği sosyoekonomik koma halinin yakın gelecekte de süreceği anlaşılıyor. Daha şimdiden birçok ülke 'yenidünya düzensizliği' denilen bu kaotik realiteye göre farklı stratejik projeksiyonlar yapıyor.
Dolayısıyla korona salgınının artçı şokları bile bundan sonraki küresel jeopolitik güç dengelerini belirleyen en önemli kıstas olma halini devam ettirecek gibi görünüyor.
Korona sonrası dünyada özellikle ABD'yi kimin ve nasıl bir mantıkla yöneteceği sorusu merak ediliyor. Unutmayalım ki korona salgını tıpkı Berlin Duvarı'nın yıkılışı gibi tarihsel bir kırılmanın simgesine dönüşüyor.
9 Kasım 1989'da yıkılan Berlin Duvarı nasıl SSCB ve reel-sosyalizmin çöküşünün sembolü haline geldiyse benzer şekilde korona salgını da Batı'nın ve reel-kapitalizmin çözülüşünün miladı olarak kayıtlara geçecektir.
Bir bakıma 'tarihi biz yazarız' kibriyle dünyaya don biçen ABD ve Avrupa'nın şimdi kendisi 'tarih olma' riskiyle karşı karşıya.

***

Bu bağlamda ekonomisi ve sağlık sistemi alt üst olan ABD'de en yetkili ağızlarda bile rejim değişikliği hatta sistem için köklü bir dönüşüm çağrıları yükseliyor.
Demokrat Parti'nin aday adaylarından Bernie Sanders, 40 milyon insanın aç yaşadığı, işsiz ordusunun 22 milyonu aştığı ve 87 milyon insanın sigortasız olduğu ABD'nin acilen bir nizam değişikliğine gitmesini istiyor.
Cumhuriyetçi senatörlerden Marco Rubio bile "Üretime ve çalışmaya odaklı yeni bir ekonomik anlayış" isteyerek statükoya itiraz ediyor.
ABD Başkanı Donald Trump ile eyalet valileri arasındaki siyasi kutuplaşmaya işaret eden eski FED başkanı Janet L. Yellen, "Paradigma değişikliği kaçınılmaz. Kamu sağlığına yatırımı merkeze alan yeni bir strateji lazım" çağrısında bulunuyor.
Nitekim 2008 krizinin yol açtığı popüler başkaldırı Trump'ın seçilmesiyle noktalandı. Koronanın da ABD'de köklü bir değişimi tetikleyeceğini vurgulayan tarihçi Jill Lepore, buna benzer bir krizin geçmişte hiç görülmediğinin de altını çiziyor.

***

Korona sonrası yenidünyada ABD'yi bekleyen akıbetin dışında akıllara takılan diğer sorular da var. İşte onlardan birkaç tanesi...
Çin ve Atlantik arasındaki rekabetin seyrinin nasıl olacağı? Avrupa Birliği, NATO, BM, G7, G20, IMF ve Dünya Bankası gibi küresel yapıların dağılacağı mı yoksa daha da zayıflayacağı mı? Ortadoğu'daki istikrarsızlığın nasıl bir aşamaya evrileceği? Latin Amerika ve Afrika'yı gelecekte ne tür bir siyasi ve ekonomik tablonun beklediği?
Ve son olarak da Türkiye başata olmak üzere Çin, Rusya, Hindistan, Japonya ve Almanya gibi aktörlerin yeni dönemdeki stratejilerinin nasıl şekilleneceği...
Burada şunu hemen söyleyebiliriz ki hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
'Rest of the West/Batı dışındaki dünya' güç kazanırken yeni dönemde ABD ve Avrupa'nı etkisi küresel çapta törpülenecek. Haliyle küresel siyasetin dinamikleri kökten değişecek.
Reel-kapitalizmin çıkmazını simgeleyen korona krizinin küresel ekonomik paradigmada tarihi bir devrime yol açması kaçınılmaz görünüyor.
Batı'nın dünyaya empoze ettiği sözde liberal ve demokratik değerler bütün cazibesini kaybetti. Büyülü kavram artık özgürlük değil sağlıklı, adil ve güvenli hayat olacak.
Batı'nın egoizm ve hedonizme dayalı bireysel liberal ideolojisi yerine toplumsal dayanışmaya dayalı kolektif özgürlük ve adalet anlayışı belirleyici hale gelecek.
Özetle bütün maskeleri yırtan korona tarihi hızlandırarak küresel değişimi zorlayacak. Bir anlamda korona sonrası süreçte dünyanın dengesi yeniden düzelecek ve taşlar yerine oturacak. Zaten olması gereken de bu değil mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA