Ukrayna kriziyle birlikte yeni küresel sistem tartışmaları da artmaya başladı. Zira Avrupa'nın sınırında patlak veren krizin Rusya ve Ukrayna arasındaki bir savaştan daha derin bir mahiyete sahip olduğunu herkes görüyor. Bu mücadele en kalın hatlarıyla ifade edersek ABD ile yeni dünyanın savaşıdır.
İkinci Cihan Harbi'nin ardından temelleri atılan ve Soğuk Savaş sonrası yeniden tahkim edilen Atlantik sistemi zor günlerden geçiyor.
ABD bütün gücüyle Rusya'ya karşı müttefiklerini yeniden mobilize etmeye çalışsa da Ukrayna savaşından sonra dünyanın çehresi köklü bir şekilde değişecek.
Nitekim daha şimdiden jeopolitik anlamda beş farklı kutup şekillenmeye başladı bile. İlki, Çin merkezli Sinocentric dünya. İkincisi, lokomotifini Rusya'nın oluşturduğu merkez Avrasya. Üçüncüsü, ABD liderliğindeki Anglo- Sakson kutbu. Dördüncüsü, Almanya ve Fransa liderliğindeki merkez Avrupa.
Beşinci kutup ise Türkiye'nin liderlik ettiği Fas'tan Basra Körfezi'ne hatta Malezya ve Endonezya'ya kadar uzanan İslam kuşağı...
Diğer dört kutbun ana hedefi Türkiye'yi tamamen yanlarına çekmek. Bu bağlamda kıyasıya bir siyasi, ekonomik ve diplomatik mücadele veriliyor.
Ancak 'Ne Atlantik ne Asya, yeni eksen Türkiye' ilkesiyle hareket eden ülkemiz, izlediği bağımsız stratejiyle geleceğin dünyasındaki ağırlığını daha şimdiden hissettiriyor. Türkiye'nin bu yöndeki hamleleri önümüzdeki süreçte daha da sistemleşerek devam edecek gibi görünüyor.
***
Dolayısıyla Rus lider Putin'in Ukrayna harekâtı ile deyim yerindeyse temellerinden sarsılan tek kutup olma iddiasındaki Atlantik dünyası ne yapsa da bu mücadeleden parçalanarak çıkacak. ABD'nin tüm çırpınışlarına rağmen Atlantik ikiye bölünecek ve Batı Avrupa ile Anglo-Sakson dünyası arasındaki fark daha da açılacaktır.***
Türkiye'yi geleceğin kilit ülkesi ve enerji merkezi olarak görenlerin başında gelen Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'un 'zeitenwende' terimi ile ifade ettiği gibi dünya her açıdan bir 'dönüm noktasında' bulunuyor.