ABD Başkanı Donald Trump aldığı kararlarla içeride ve dışarıdaki siyasi ortodoksiyi allak bullak etmeye devam ediyor. Şimdiden ABD'nin ulusal ve küresel müesses nizamına dair tartışmaları ateşledi. Foreign Affairs'ten Ivo H. Daalder ve James M. Lindsay gibi birçok Batılı analistin de işaret ettiği gibi Pax-Americana dönemi bitti.
7 Aralık 1941'de Japonların Pearl Harbor'a saldırmasıyla doğan ABD liderliğindeki uluslararası kurallara dayalı liberal düzen Donald Trump'ın ikinci kez seçilmesiyle birlikte sona erdi.
Nitekim Trump'ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio da II. Dünya Savaşı sonrası inşa edilen küresel düzeni artık 'demode' diye niteliyor.
Sıradan vatandaşları da Amerika'nın geçmişten büyük bir kopuş yaşadığı kanısında. Trump'ın imzaladığı devrim niteliğindeki kararnameler ABD'de yediden yetmişe herkesi heyecanlandırmış durumda.
ABD Başkanı'nın ikonik çıkışları çoğu Amerikalıyı cezbediyor.
Trump'a destek yüzde 60'ları geçmeye başladı.
***
En çok destek alan yürütme emri ise göçmenlere karşı izlenen siyaset ile
doğum turizmi yoluyla vatandaşlık elde etmenin sona erdirilmesi oldu.
Coşkuyla karşılanan diğer karar ise
DEI ideolojisine vurulan darbe.
Trump,
'çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık' denilen DEI uygulaması
kapsamında devlette çalışan memurların
işine son verdi.
DEI'ye saldırırken oldukça popüler bir argüman kullanan Trump, Başkan
Obama'nın çocuklarının DEI rejimi kapsamında kırsal kesimdeki
yoksul beyaz çocuklardan daha fazla gözetilmesinin saçmalığına değinerek
gönüllerde taht kuruyor.
Amacı toplumsal ayrımcılığı ortadan kaldırmak olan
DEI uygulamasının bizzat ayrımcılığa yol açması kitleler tarafından da büyük bir haksızlık olarak görülüyordu.
Göçmen ve uyuşturucu krizleriyle mücadele,
trans karşıtlığı, memur fazlalığının azaltılması, Pentagon, FBI ve
CIA üzerinden derin devletle savaş, yargı düzenlemeleri,
vergi indirimi ve ekonomik refaha dair atılımlara imza atan Trump nereden bakılırsa bakılsın Amerika'daki
eski düzenin çöküşünü simgeliyor.
***
Bu bağlamda Trump'ı en çok zorlayan cephe dışarısı.
ABD'nin diğer güçler üzerindeki
üstünlük marjı zayıflarken
Çin, Rusya ve Türkiye gibi aktörler yeni cazibe merkezleri olmaya başladı.
Genel olarak küresel güç ve dinamizm
Avro-Atlantik topluluğundan uzaklaşıyor. ABD dirense de dünya çok kutupluluğa doğru ilerliyor.
İsrail dışında kimse ABD'nin saldırı köpeği olmayı kabul etmiyor.
Bugün tek kutuplu dünya artık yok. Yeni güç merkezleri ortaya çıkıyor. Burada
ABD'nin önünde iki yol var. Ya
geri çekilerek kendini dünyadan
tecrit edecek ya da yeni bir
restorasyona girişecek.
İzolasyonist politikalara karşı çıkan Trump,
kâbuğuna çekilmek yerine revizyonist bir mantıkla ABD'yi ve dünyayı
yeniden düzenlemeyi amaçlıyor.
Bunu yapabilmesi için de
Çin'i sınırlandırmayı sınırlaması, Hindistan'ı yanına çekmesi, Rusya ile ateşkese varması, Türkiye ile geçici de olsa bir 'modus vivendi'ye ulaşması ve Avrupa'yı ise yeniden şekillendirmesi gerekiyor.
Dolayısıyla Trump'ın
Avrupa dışındaki cephelerde başarıya ulaşma
şansı hayli yüksek.
Bu da yeni dönemde
en büyük meydan okumanın Avrupa'dan geleceğini gösteriyor.
Zira eski müttefiki
tenzili rütbeye karşı direnecektir. Hâsılı kelam, gidişat
küresel kasırganın Atlantik'te kopacağına işaret ediyor.