Türkiye'nin en iyi haber sitesi

BERCAN TUTAR

‘Elveda Avrupa’

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Kendisiyle tanışma ve konuşma fırsatı bulduğum Almanya'nın sayılı siyasi düşünür ve akademisyenlerinden Prof. Dr. Ulrike Guerot, ezber bozan yaklaşımlarıyla bende derin izler bıraktı. Hem şaşırdım hem sevindim. Şimdiye kadar kendisinden haberdar olmadığım için biraz da hayıflandım doğrusu.
Almanya'nın saygın akademisyenlerinden biriyken Kovid-19 salgını önlemlerini ve Ukrayna'daki vekâlet savaşını eleştirmesinin ardından hedef haline geldi.
Bonn'daki üniversite görevinden uzaklaştırıldı. Şunu da belirtmeliyim ki Almanya'da İsrail'in Gazze soykırımına ve Ortadoğu'daki kaotik politikalarına açıkça karşı çıkan ender cesur yüreklilerden biri ayrıca.
Prof. Guerot, Avrupa demokrasisi başta olmak üzere Almanya'nın Avrupa politikalarını, Fransız-Alman ilişkilerini ve Avrupa'nın küresel rolü gibi konularda çok sayıda bilimsel rapor ve popüler yayın sahibi.
Saygın ve bir o kadar da ezberleri bozan çok sayıda kitabın yazarı.
Bu ezber bozan eserlerinden biri de 'Değişen Zamanlar' (Zeiten Wenden) kitabı.
Bu yapıtın dördüncü ve son bölümü bağımsız bir kitap olarak 'Elveda Avrupa' adıyla dilimize çevrildi.
Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından bu ay basılan kitapta çok kutuplu dünya sürecinde artık fiilen var olmayan 'Batı' imgesine tutunmuş Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geleceğine ve mahiyetine dair orijinal öneri ve tespitlerde bulunuyor.

***

Avrupa'nın tarihsel olarak Paris, Berlin ve İstanbul'u kapsayan üçgenden oluştuğunun altını çizen Guerot, AB-Türkiye ilişkilerinin çok kutuplu küresel dünya düzenindeki olası senaryolarını şöyle sıralıyor.
1) Katılım sürecinin yeniden canlandırılması. Bunu düşük ihtimal olarak görüyor.
2) Kalıcı işlevsel ortaklık. Bunu muhtemel senaryo olarak görüyor.
3) Stratejik kopuş. Bu üçüncü senaryoyu da mümkün ama riskli diye niteliyor.
Ancak Guerot'a göre Avrupa ile Türkiye ilişkileri önündeki asıl engel Batılı adamın kendi kibri. Avrupa'nın bir türlü bırakamadığı o üstten bakma tavrını değiştirmedikçe imparatorluk refleksiyle hareket etmeye başlayan yeni Türkiye ile 'modus vivendi'ye ulaşmasını zor görüyor.
Bu arada kaybedenin Avrupa olacağının altını çiziyor.

***

Türkiye'siz Avrupa'nın önünde fazla seçenek yok. Çok kutupluluğun varlığını dayattığı koşullarda ABD'nin vassalı olarak yoluna devam etmekten başka alternatif görünmüyor Avrupa için.
Çünkü yeni çok kutuplu dünya düzenine yolculuk AB'nin çözülmesi, gittikçe yükselen otoriterleşme eğilimi, popülizm ve savaşın kısırdöngüsüne sıkışıp kalma gibi eğilimleri tetikliyor.
Avrupa artık Atlantikçi, siyonist ve neo-liberal anlayışların bir geleceği olmadığına inanıyor.
Bunun yerine Türkiye'nin merkezde veya müttefik olarak yer alacağı Avrasya'nın parçası, Doğu'nun aynası ve Cumhuriyetçi bir gelecek tahayyül ediyor.
'Elveda Avrupa' bu nedenle kıtadaki statükoyu yıkarak tarihsel, siyasal, kültürel, askeri ve ekonomik köklere dönüşü temsil eden devrimsel bir çağrı niteliğinde aslında.
Kitapta bağımsız Avrupa fikrinin ancak ABD'nin çıkarlarından ayrı, BRICS ülkeleriyle karşılıklı anlayışa dayanan, tinsel özgürlüğü, hukuksal elitliği ve sosyoekonomik alanda kardeş dayanışmasını sağlayan bir jeopolitik yaklaşımla gerçekleşebileceğinin altı çiziliyor.
"Mevcut haliyle Batı artık nihayete erdi" diyen Prof. Guerot, post-Atlantik çağında yaşlı kıtanın tek kurtuluşunun yeniden devletleşerek ve cumhuriyet olarak kendisini yeniden yapılandırmasında buluyor.
Bunu da 'res publica!' sloganıyla dile getiriyor. Yani artık ABD'nin küreselcilerin veya yerli işbirlikçi elitlerin değil sadece halkların devleti olmalı Avrupa kıtası. Tek kurtuluş yolu bu. Başka yol yok. Zira diğer bütün yollar 'Elveda Avrupa'ya çıkıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.