Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR

SAMİ TOSUN

Çocuklar şeker yemesin de...

Dizilerin bebeklerle, çocuklarla falan alıp veremediği nedir? Reyting işleri çocukların sırtına mı biniyor? Niye her bebek lösemi olmaya başladı? Niye çocuklar denize düşüyor?

Kısa vadede yapacak bir şey yok. Dizi süreleri çok uzun... Set işçilerinden senaristlere, oyunculara kadar herkes canından bezmiş, eylem falan da yapıldı ama hiçbir yaptırımı olamadı... Geceleri televizyon seyretmekten başka alternatifi olmayan milletimiz, tabii haklıdır, kendisine sunulan renkli hayatları ya da kendini bulduğu mahalle kavgalarını, aslında olmayan şahısların oynadığı oturtma komedileri... Üst üste izlemek istiyor... Halil Ergün o kadar beter ve tuhaf ağlıyor ki, vatandaş kendi ağlamasını unutup ekran karşısından Halil Ergün'ü pışpışlamaya kalkışıyor, kendini iyi hissetmeye başlıyor... Halil Ergün tedavülden kalkınca başka bir tuhaf ağlamaya, böğürmeye, ne bileyim artık işte, adına ne denirse ona kapılmak istiyoruz topluca... Tamam, bunları anlayabiliyoruz... Lakin, ey dizi camiası, bakın zamanında bir kere daha nazikçe uyarmaya çalışmıştım, yapmayın şu işi!.. Çocuk suiistimali fena bir şeydir. Yine en son, Öyle Bir Geçer Zaman ki'de küçük Osman'ı denize düşürttüler. Muhtemelen çocuk boğulmayacak, boğdurtursanız da yuh artık ama dakikalarca bize ufak bir çocuğun boğulma sahnesini izletmeniz ayıp değil mi? Yapımcılar, sizler okumuş insanlarsınız... Senaristler ve yönetmenler, muhtemelen sizler de öyle... Yakışıyor mu? Bakınız, sizler zaten analizin tillahını yapmışsınızdır da, memleket, bize dayatılan mevcut algı dahilinde 'kendileri hiçbir şey olamamış' onca aile babası, aile anasıyla dolu, hayatlarının bütün anlamını çocuklarına yüklemiş bir halde, kendi olamadıkları her şeyi çocukları olsun çabasıyla, onların üstlerine titreyerek dolduruyorlar şu dünyadaki vakitlerini. Şimdi, onca titremeyi, uca taşıma gayretinde olduğunuz reyting ihtirasına kurban etmeniz, taşı sıkıp reytingini çıkarmaya çabalamanız, tüm bunlar, hepimizin aklına en sevdiğimiz o ufacık çocukların başına gelebilecek en kötü halleri getirmeye değer mi? Yahu sizin çoluğunuz çocuğunuz yok mu?! Ya siz, televizyon sahibi olma şansı yakalamış zengin abiler, ablalar? Bendeniz, ayıptır söylemesi, kimi ecnebi memleketleri dolaştım, hissiyatlarını yokladım, çocuklarına rahatsızlık derecesinde düşkün bizim gibi bir millet göremedim. Bir çocuğun ateşi çıktığında konu komşu uyandırılır burada. Bu mühim bir hususiyettir, çünkü başka bir memlekette, "Niye uyandırdınız?" diye polis çağırırlar.

ÇOCUKLAR ÜZERİNDEN REYTİNG SAVAŞI
Sonra... Annem ağzıma bir lokma daha tıkıştıracak diye çırpınıp durdu hayatı boyunca. Bu yüzden tosun oldum ben. Halbuki bir sürü ecnebi millet, çocuk yemiyorsa yedirmez. Disiplin sağlayacaklar ya!.. Belki bizdeki disiplin bozukluğu, okullardaki disiplin müessesesi bu yüzden çok mühim bir müessesedir... Neyse efendim... Bu Foucault özentisi tespitleri bir kenara bırakıyorum. Lakin, farkında mısınız, her bir diziyi çocukların felaketleri sürüklemeye başladı! Aynı senaryo ekibi çocukların lösemisi üzerinden ikinci reyting savaşını veriyor. Kundaktaki çocuğa silah sıkıldı gözümüzün önünde. Bir başkası, kefenle babasının kucağında çukura indi. Bir diğeri denize atıldı, boğuldu boğulacak... 'Gösterilen'e alışılan bir memleket burası, biliyorsunuz değil mi? Yapmayın abiler, ablalar! Vallahi yalanım yok, Üsküdar'da yürüyordum bugün, altı yaşlarında iki çocuk, ellerinde muhtemelen kendi yaşlarında Çinli çocukların ürettiği plastik tabancalar olduğu halde, 'racon' kesiyordu... Herkesin evlerine tıkıldığı, geçim derdinden canlarının sıkıldığı, sıkıldıkça televizyonlara baktığı günler yaşıyoruz... Bilinçten ziyade taklidin ehemmiyet kazandığı, bilinçli insan etkinliğinin yerini izlenimci eşekliğin aldığı bir çağda yaşıyoruz. Bazı mevzulara dikkat edelim de, bari çocuklar racon kesmesin ya da bebeler öldürülmesin... Ne bileyim, vazgeçtim, şeker falan da yemelerine gerek yok...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.