Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Biden yönetimini asıl zora düşüren Netanyahu

Biden yönetimi 1915 olaylarını "soykırım" olarak niteleyerek Türk-Amerikan ilişkileri için kötü bir başlangıç yapmıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili skandal "antisemitik dil" suçlaması, iki liderin haziran görüşmesi öncesi atılan ikinci sorunlu adım.
Batı başkentlerinden Türkiye'ye yöneltilen eleştirilerde "zırva" düzeyine ulaşanlar arasında gayrimüslimlerin hakları ve mülteciler konuları bulunuyor.
Yine Erdoğan'ı Yahudi düşmanı ilan etmek de öyle.
Hatırlatayım, Yunanistan gibi ilgili ülkeler aksini yaparken gayrimüslimlere vakıf mallarının iadesi gibi devrimsel kararları alan Erdoğan oldu.
Türkiye'deki Yahudilere en küçük bir saygısızlık yapılmaması için siyonizmin, apartheid rejiminin zulmü ile Yahudileri birbirinden dikkatlice ayırdı.
İslam dünyasında antisemitizmin yerinin olmadığını, Batı'ya ait bir hastalık olduğunu defalarca en yüksek sesle ifade etti.
Nitekim Türk Yahudi Toplumu'ndan verilen tepki, Washington'ın suçlamasının ne kadar sakil olduğunu ortaya koydu: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yahudi karşıtı olduğunu öne sürmek çok haksız ve çok ayıptır. Tam tersine kendisi bize karşı her daim yapıcı, destekleyici ve teşvik edici olmuştur." İşte bu hassasiyet Erdoğan'ın Filistin meselesine destek vermesine engel değil.
Aksine Erdoğan, arasının iyi olduğu Trump döneminde bile Kudüs ve Mescid-i Aksa davasına sahip çıkmaktan geri durmadı.
Netanyahu'nun aşırı yayılmacı politikasına en üst perdeden karşı çıktı.
Bu gerçekler ortadayken "çok haksız" söz konusu açıklamanın, Biden yönetiminin Erdoğan'ın İsrail zulmünü eleştirmesi ve ABD'nin sorumluluğunu hatırlatmasıyla alakalı olduğu aşikâr.
Ancak Ortadoğu'nun sorunlarıyla uğraşmak istemeyen Beyaz Saray'ı Filistin ve Kudüs gündemi ile meşgul eden İsrail Başbakanı Netanyahu oldu.
Hükümet kurması tehlikeye girince Netanyahu, Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistinli aileleri evlerinden çıkartarak Kudüs ve Mescid-i Aksa dosyasını sıcak çatışmaya çevirdi.
Aslında Washington da gelen krizden haberdardı.
Netanyahu'nun provokasyonu yeni bir Gazze savaşı çıkarmakla kalmadı.
Biden yönetiminin "insan hakları" söyleminin Kudüs meselesinde iflas ettiğini ortaya koydu.
Obama yönetiminin de gerisinde kalan Biden, artık Filistin meselesinde bir şeyler yapmak durumunda.
"İki devletli" çözüm görüşünü ifade etmek Washington'ın İsrail zulmüne seyirci kalmasını meşrulaştıramaz.
Netanyahu'yu ateşkese zorlamak yeterli değil.
Filistinlileri korumak için yeni olumlu adımlar atılmalı.

SİYASİ AFYON
Son günlerin başka bir anomalisi de İP Genel Başkanı Akşener'in Erdoğan'a Netanyahu benzetmesi yapmasıydı.
Hiçbir şekilde açıklanamayacak bu benzetmenin Erdoğan karşıtlığının dip noktası ve en sefil örneği olduğu açık.
Muhalefetin "her ne olumsuzluk varsa Erdoğan'ın sorumluluğuna bağlayalım" tavrını biliyorduk.
Ancak İsrail'in Kudüs ve Gazze'deki katliamlarına karşı en etkili diplomatik çabayı gösteren Erdoğan'ı Netanyahu ile birlikte konuşmak "zırva siyasetinde yeni bir aşama."
HDP'ye bakanlık verme önerisine ses çıkarmayan Akşener'in, muhalefette bağımlılık haline gelen siyasi afyondan başı dönmüş durumda.
Bir tür aşırı doz kullanım hali.
"Siyasi afyondan" kastım "Erdoğan'ı devirmek için her şeyi yaparız" anlayışıdır.
Kudüs örneğinde apartheid rejimini eleştirmek ve Netanyahu'nun savaş suçu işlediğine dikkat çekmek yerine yine Erdoğan'a saldırmaktır.
Erdoğan karşıtlığı milletin gözünde ayıpları, çetrefilli hesapları örtmez.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA