Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ

Bırakın tek parti, tek şef dönemini, geriye dönüp bakın, Türkiye'nin çok partili sisteme geçişinden bu yana, eski Türkiye'yi biçimlendiren egemen ideoloji toplumun önemli kesimlerini hep yok saydı, aşağıladı...
Dindarı, Kürdü, Alevi'si, azınlıkları hatta sol ve liberal düşünce sahipleri bile ötekileştirilip dışlandı. Sadece onlar da değil, bu farklı kesimlerin biraz olsun nefes almasını sağlayan Menderes'ten Özal'a, Erbakan'dan Erdoğan'a, başbakan veya cumhurbaşkanı olanlar bile o egemen ideolojinin saldırısından, aşağılamasından kurtulamadı. Hatta Demirel bile...
Her sıkıştığı dönemde askeri darbelerle etkinliğini sürdüren bu egemen ideoloji, son 12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde askerlerden beklediklerini bulamayınca toplumsal ayaklanmalardan veya medya üzerinden yürütülen algı operasyonlarından medet ummaya başladı.
Akla hayale gelmeyen yalan ve iftiralarla siyaseti dizayn etmeye katlılar. "Denize düşen yılana sarılır" misali her fırsatı kullandılar. Askeri kışkırttılar, "Genç subaylar rahatsız" diye selam çaktılar, "Karanlığın farkında mısınız?" dediler, 367'yi uydurdular... Önce İranlaşıyoruz, Malezyalaşıyoruz diye, sonra da eksen kayıyor diye yaygara kopardılar. Şimdi de otoriterleşiyoruz diye toplumu korkutmaya çalışıyorlar.
Yenilenmedikçe ve yenildikçe o kesimin öfkesi daha da arttı. Bu da onları "saldırgan"laştırdı. İşte çevremizi kuşatan "Üst akıl" bu fırsatı kaçırmadı ve eski Türkiye'nin yeni sürümünü piyasaya çıkardı: Toplumsal ayaklanma.
Mayıs 2013'te İstanbul Taksim'de yaşanan Gezi olayları bu yeni sürümün ürünüydü. Gezi'de kaybedenlerin kitlesel cinnete dönüşen halini gördük. O meydandaki "Çağdaş ve aydınlanmacı" görüntüyü kazıdığınızda altından inanılmaz bir nefret ve öfke çıkıyordu.
Şu sıralarda o meydanda üretilen, ötekileştirici saldırganlığın sadece bir örneği olan Kabataş'taki taciz olayıyla ilgili tuhaf bir algı operasyonu yürütülüyor. Hedefe de başta Gazeteci Elif Çakır olmak üzere o olayı yazan yazarlar kondu. Denilen şu: "Kabataş'ta böyle bir olay yaşanmadı çünkü ortada görüntü yok."
Biraz insaf diyeceğim ama insaf olmadığını biliyorum. O meydandan Türkiye'ye yayılan nefret dilinden, taşlaşmış vicdanlardan insaf çıkmaz. Çıksaydı en azından bir kadının taciz gibi aşağılayıcı bir saldırıyı anlatması karşısında susarlardı. Ama ne yazık ki onlar hâlâ "kanıt var mı?" diye öfke kusuyorlar. Mobese kameralarının neden kapatıldığı veya görüntüleri kimin kesip biçtiği de sorgulanmıyor.
Ayrıca o olayın görüntüsünün olup olmaması da mesele değil. Gezi olayları sırasında sokaklarda, mahallelerde nasıl bir ötekileştirme, aşağılama ve tehdit savrulduğunu hepimiz yaşadık. Başörtülü insanlar da, Gezi'ye katılanlardan biraz farklı düşünen insanlar da her türlü hakarete uğradı.
Her şey bir yana, CHP'li arkadaşlarımla o meydanı dolaşırken yaşadığım pervasızlığı, terbiyesizliği ben biliyorum. Gezi'de yaşanan vandalizmi, aşağılamayı, ötekileştirmeyi Kabataş olayı üzerinden temizlemek mümkün değil. Boşuna kendinizi yormayın. Siz de biz de farkındayız, Gezi'de tıpkı 1960 veya 28 Şubat postmodern darbesinin zeminini hatırlatan kirli bir hava vardı.
Siz bu havayı seviyor olabilirsiniz ama Türkiye toplumu ezici çoğunluğuyla o zehirli havayı bir daha solumak istemiyor. Bu da sizi çıldırtıyor. Bu yüzden diliniz KABA, vicdanınız TAŞ'laşmış durumda.
#DilinizKABAvicdanınızTAŞ

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA