Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Son Güzel Adam

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Tüm irtibat telleri kopsa, muhabbet bitse, sokak çeşmeleri hiç akmasa, tek fert tek fertle kaynaşmasa, sokaklar yalnızlıktan çatlasa, göğe açılan tüm kapılar viran olsa, yağmur yağmaz olsa, kanadı kırık leylekler bile bu şehri terk etse yine de bir umut vardı.
Mevlâna İdris'in varlığı böyle bir şeydi benim için.
Umut gibi.
Kardeşi Salih'ten durumunun iyiye gittiği müjdesini almış, selam göndermiştim. Aynı gecenin sabahında da vefat haberini aldım!
Öyle sarsıldım ki, umudum tükenmiş hissettim.
"Satranç Dersleri" şairi merhum İlhami Çiçek, "Umut kesilmiyorsa dostlarım / kesip / barikatlar kurarak kangrenli gövdemizden / şurda güneşe ne kaldı..." demişti.
Mademki güneş var...
Kangrenli gövdemiz ağır bir yara daha alsa da, güneşe bakmaktan gözlerimiz yosun tutsa da, umut da var demekti.

***

Mevlâna İdris bir defasında, "Yılları unutuyorum, ânlar derinleşiyor..." demişti.
Yılı unuttum, ânlardan bir ândı.
Birdenbire, "Hadi Sezai Abi'yi ziyarete gidelim üstat..." demişti.
Yağmurlu bir akşam yola çıkmıştık.
Biliyordum; Sezai Karakoç bazen saatlerce konuşmazdı. Mevlâna İdris kardeşim de hep sükût dururdu. Adeta "sükût suretinde" yaşardı. "İkisi de susarsa, ne yapacağım!" diye kara kara düşünmüş, "Ben de susarım o zaman..." kararına varmıştım. Kararımdan haberi yoktu. Susma egzersizi yapmak için de yol boyunca hiç konuşmamıştım. Neyse ki Sezai Abi o akşam doyumsuz bir konuşma yapmıştı.
Bir başka ân da aramış, metnini yazdığı Nuri Pakdil belgeselinde konuşmamı istemişti.
Sevgili dostum İbrahim Sadri'nin seslendirdiği mezkûr belgesel şöyle başlıyordu: "Bazı insanlar konuştuklarından ibarettir; bazı insanlar sustuklarından. Her iki eylemi de aynı ustalık ve büyüklükte gerçekleştirenler vardır bir de. Onlar azın azıdır..."
Mevlâna İdris tastamam onlardandı.
Yani, azın da azıydı.
Belki de onun için vefat haberini aldığımda umudumun tükendiğini hissetmiştim.

***

Bazen kaybolur, gittiği şehirlerden bulduğu nimetlerle dönerdi. Çekirdek, şeker, salatalık, bitki çayı, kitap, ne varsa.
"Bunu denemelisin üstat" diyerek ikram eder, nerden bulup aldığını da söylemeyi ihmal etmezdi.
Bazen Efendim, bazen Üstat, bazen Hazret, bazen Adamım, çokluk da "Bayım" diye hitap ederdi.
Şiirleri ve çocuk kitaplarının yanı sıra o müthiş nezaketiyle, uzun susuşlarıyla, sessiz sakin konuşmasıyla, kara siyasaya ve dünyanın iğvasına karşı dimdik duruşuyla müstesna bir insandı.
Ahir zaman dervişiydi. Yedi Güzel Adam'dan mülhem söyleyecek olursam, Son Güzel Adam'dı.
Gitti... Çok üzgünüm, çok!
Onun ifadesiyle, "İçimin bayrağı yarıya indi..."
"Allah'ın gülleri onunla olsun." Melekler yoldaşı olsun, mekânı cennet, makamı âli olsun, sonsuz rahmet olsun.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Salih Tuna | Son Güzel Adam

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA