Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Kardeşliğin Dili Yok...

Birinci derecede deprem bölgesinde olmamız kaderimiz elbette. Bu kaderi bilip, gereğini yapmak ve kaderi kedere dönüştürmemek de elimizde.
Nitekim Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde yürütülen kentsel dönüşüm süreci de öncelikle bunu hedefliyor.
Yapılan tespitlere göre; 7 milyon riskli yapı var Türkiye genelinde.
Büyük çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere, dönüşümün en doğru ve en hızlı şekilde yapılması için çalışmalar sürüyor.
Her yıl ortalama 300 bin konutun dönüşmesi hedefleniyor. Bugüne kadar da bir milyon 350 bin adet konut yıkıldı ve depreme uygun koşullarda yeniden yapıldı. Ki bu; 5 milyona yakın insan demek oluyor. Son olarak Elazığ ve Malatya'da görülen 6.8 şiddetindeki deprem öncesinde bu iki şehirde 7 bin 500'ü aşkın konutun dönüştürüldüğünü de hatırlatmakta fayda var.
Devletin bütün kurumlarıyla, depremin ilk anından itibaren teyakkuzda olduğunu görmek kadar, tüm bakanların ve Başkan Erdoğan'ın bizzat her iki deprem bölgesine gidip yerinde çalışmaları denetlemesi, yaralıları ziyaret etmesi ve cenazelere katılması; devletin hem refleksinin güçlü olduğu hem de milletle birlikte olduğunu göstermesi açısından çok önemliydi.
1999 depreminin 7.4 şiddetinde olduğu hatırlandığında, 6.8 şiddetindeki depremin büyüklüğü de görülüyor. Elbette her bir kaybın acısı çok büyüktür ama 99 depreminde on binleri aşan kayıplarımızı hatırlayınca; Elazığ ve Malatya'daki depremin şiddetine rağmen ölü sayısının diğeri ile kıyaslanmayacak ölçüde az olmasında devletin aldığı önlemlerin katkısı yadsınamaz.
99 depreminin ikinci günü bizzat deprem bölgesine gidip, kurtarma çalışmalarına da katılmış ve aynı zamanda gözlem de yapmış bir gazeteci olarak; tüm acıları derinden hisseden ve yaşayan biriyim aynı zamanda. Bu tür durumlarda, o göçüğün altında olan kişi veya kişilerle kan bağınızın olması hatta aynı dili konuşmanız veya aynı dine inanmanız bile gerekmiyor.
Eğer, içinizde insanlığa dair kuvvetli hisleriniz var ise; en yakınınız gibi korku, üzüntü, endişe ve acı hissediyorsunuz. Bu acıyı hissetmeyen, acıdan siyaset yapanlar ise; kan içici yarasalardan farksız bana göre. Bunlar arasında aktif siyaset yapanlar olduğu kadar; Sevan Nişanyan gibi tipler de var maalesef.
İnsanlıktan uzak bu yaratıkların sayısının az olduğunu bilmek en azından bizi mutlu ediyor ve onları zavallılıklarıyla başbaşa bırakıp; kulaklarımıza "Azize Azize" sesiyle ve göçük altındaki Azize'yi Kürt kökenli komşularını da kurtarmak üzere Kürtçe sözcüklerle de seslenmesi için yönlendiren ve yüreklendiren UMKE görevlisi Emine Kuştepe ve onun gibilerin hep birinin birer kahraman olduğunu ama herşeyden öte İNSAN olduğunu görmek de güzel.
İnsanlığın, kardeşliğin dili, dini, ideolojisi veya cinsiyetinin olmadığını bir kez daha gösterdikleri için bütün kahramanlara teşekkürler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA