Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Türkiye-AB ilişkilerinde yeni dönem başladı

Suriye odaklı gelişmelerin arasında gündemimize uzun süredir girmeyen AB, pazartesi günkü Brüksel ziyareti ile bir anda odak noktalardan biri oldu. Başkan Erdoğan'ın "sürpriz" sayılabilecek bu ziyaretinde hem AB hem NATO ile en üst düzey temasları; yine Suriye kapsamındaki gelişmelerin devamında ama AB üyeliği sürecini de içine alan bir kapsamda oldu. Başkan Erdoğan'ın NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ve AB Konsey Başkanı Michael ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile gerçekleştirdiği görüşmelerle ilgili, Brüksel dönüşü uçakta bizlere yaptığı açıklamaları gazetemizin sayfalarında detaylarıyla okuyacağınız için tekrara girmek istemiyorum. Ama; altı çizilecek çok önemli başlıkları hatırlatmakta fayda var.
27 Şubat gecesi İdlib'deki askerlerimize hain saldırı sonrasında sınır kapılarını açan Türkiye, sadece bölgesinde değil, tüm Avrupa'yı kapsayan önemli bir eksen kayması da yarattı. Bugüne kadar hem diplomatik yolları kullanarak hem her temasta altını çizdiğimiz; Suriyeli mülteci sorununu tek başımıza yüklenemeyeceğimiz sözümüzü artık eyleme geçirme adımı idi bu. 3.7 milyonu bulan mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'nin sınır kapılarına 2 milyona yakın yeni göçmen yığınağının olması ve verilen sözlerin hiçbirinin tutulmaması; artık bu seçenekten başka yol bırakmadı çünkü.
18 Mart 2016 tarihinde AB ile varılan anlaşmanın hiçbir maddesi yerine getirilmedi. GB güncellemesi müzakerelerinin başlaması, vize serbestisi, göçmenlerle ilgili olarak varılan 1'e 1 modeli ve söz verilen 3 artı 3 toplam 6 milyar euroluk mali ödemenin hiçbiri yerine getirilmedi. Türkiye, Suriye iç savaşının faturasını tek başına ödemek üzere yalnız bırakıldı. Oysa; Suriye sorununun ekonomik, sosyal, güvenlik ve göçmen sorununun tüm Avrupa'yı ilgilendirdiği ve bu sorunun Avrupa'nın güney sınırı Türkiye'den başladığı gerçeğinden hareketle; Türkiye'nin yaşadığı her sorunun Avrupa'yı da içine alacağı gerçeğini ısrarla görmezden geldiler. Ama bugün gelinen noktada; sınır kapılarını açma kararı alan Türkiye gitmek isteyen mültecileri serbest bırakınca 10 gün içinde Yunanistan, sınırına geçen mülteci sayısının 145 bini aşması üzerine demek istediğimizi anladı.
Başkan Erdoğan'ın pazartesi Brüksel'de yaptığı görüşmelerin anlamı sadece 18 Mart 2016 mutabakatında verilen sözlerin tutulmamasının hesabı değildir. O günden bugüne çok sular aktı. O gün topraklarımızda 2 milyon Suriyeli misafir ediyorduk, şimdi neredeyse iki misline çıktı. Sınır ötesi hiçbir operasyonu yapmamıştık, şimdi bu operasyonlarla güvenli bölgeler oluşturduk fiili olarak ve buralarda göçmenlerin barınması, gönderilmesi hepsi ayrı bir maliyet ve süreç. O gün, İdlib diye bir sorun da süreç de yoktu, şimdi problemin ana kaynağı burası. Yani; 18 Mart mutabakatında tutulmayan sözlerin değil, o günden çok ileri safhada yeni bir güncellemenin zorunlu olduğu bir süreçteyiz.
Başkan Erdoğan'ın temaslarının da mesajlarının da ana teması bu temel üzerine oturmuş durumda. Suriye konusundaki haklılığını her platformda ispatlayan Türkiye, şimdi buna paralel AB üyeliğini de kapsama aldı. Bereket ile birlikte her külfeti de paylaşacağımız güne kadar vazgeçmek yok.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA