Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Krizi fırsata çevirmek

Koronalı günler, herkes için yeni bir tecrübe elbette. Devlet için de, kamu için de, özel sektör için de her birimiz için de geçerli bu durum. Ve her birimiz de bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışıyoruz. Ama şu bir gerçek ki; Türkiye ve Türk hükümeti salgınla mücadelede ABD ve Avrupa ülkeleri dahil gelişmiş onlarca ülkeye oranla çok ama çok başarılı bir strateji yürütüyor. Kendi ülkemizde vaka görülmeden çok evvel, diğer ülkeleri takip ederek alınan önlemler noktasında son derece isabetli ve zamanlaması mükemmel bir irade ortaya koymasından tutun da, hayatı ve üretimi tam olarak felç etmemeye özen göstererek ama hastalığı yayması ve yakalanması muhtemel kesimlere yönelik (20 yaş altı, 60 yaş üstü) daha radi- kal önlemlere kadar birçok tedbir alındı. Nüfusun geri kalan 45 milyonluk bölümüyle de, bilgilendirme ve uyarı yoluyla evde kalmaları konusunda doğru bir ifadeyle, "işbirliği" içinde şu anda mücadele sürüyor.
Sorun küresel, mücadele ulusal diyerek başlatılan bu sürecin; dünyada ideolojiler üstü, Türkiye'de de siyaset üstü ele alınması gerektiği çok açık. Daha düne kadar kanlı bıçaklı olan ülkeler birbiriyle dayanışma içine giriyor. Buna mecburlar. Tüm dünya küresel bir dayanışma içine girerken, bizde hala muhalefet derdinde olanları anlayabilmek de mümkün değil. Sosyal medya üzerinden yalanlar ve algılar üzerinden yürütülen kampanyaların, CHP ve İP'in kah genel başkanları kah kimi sözcüleri tarafından yalan-yanlış ortaya atılan iddiaların bir karşılığı olmadığı anında görülüyor ama olan; zaten endişeyle evlerinde gelişmeleri izleyen vatandaşa oluyor. Gerçi; 182 ülke korona ile savaşırken, CHP'nin gündeminin hala parti içi iktidar mücadelesinde olduğu çok açık. Baksanıza; geçen hafta partinin yetkili kurulları; koronadan bile daha tehlikeli gördükleri anlaşılan 3 ismi ihraç etmeyi akıllarına bile getirdi ve hatta ihraç ettiler de...
Neyse; biz CHP'yi yine kendisiyle bırakalım ve asıl konumuza gelelim. Bilim Kurulu'nun tavsiye ettiği ve Başkan Erdoğan tarafından cuma günü açıklanan yeni uygulama ile, 20 yaş altındaki genç ve çocuklara da sokağa çıkma yasağı geldi. 60 yaş üstü bu virüste en riskli kesim; 20 yaş altı da kendileri açısından çok yüksek risk olmasa bile, taşıyıcı olmaları açısından en riskli kesim.
Önümüzdeki 15 gün, virüsün yayılma hızının düşme eğilimine girmesi ve sona ermesi adına alınmış en doğru 2 karar olduğu çok açık.
Gençlerimizin ve çocuklarımızın evde vakit geçirmesiyle ilgili anne ve babalara elbette çok iş düşüyor. 15 gün bunun sağlanması çok kolay değil ama imkansız da değil. Evdeki her bireyin kendi dünyasına çekilerek bu süreci geçirmektense; birlikte aktiviteler üretmek çok önemli. İzmirli eğitimci dostum Filiz Üstel, bu konuda çok güzel bir hatırlatmada bulundu. Geçmişte dünyada yaşanmış doğal afetler ve savaş gibi stres faktörlerinin uzun vadede çocukları nasıl etkilediğiyle ilgili konuşurken; 2005'te ABD'de yaşayan bin 833 kişinin hayatını kaybettiği Katrina kasırgasının, istikrarlı ve besleyici aile ilişkileri olan çocuklar üzerinde çok daha az olumsuz etkiler bıraktığını hatırlattı.
Benzer bir sonuç; 2. Dünya Savaşı sonrası için de mevcut. Bunlarla birlikte; yaşayarak anlıyoruz ki; korona, kasırga, savaş gibi doğal afet ve afetler belli izler elbette bırakıyor ve bırakacak. Çocuklarımız için yapmamız gereken de; birlikte geçirdiğimiz bu zamanları yaşamları boyunca güzel duygularla anacakları bir çocukluk anısına dönüştürmek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA