Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Çocuğun derdi dondurma mı sahiden!..

Ayşem (Özyılmazel) gene dünya şekeri bir yazı yazmış..
"Çocuğun derdi dondurma, şeker olmalı" diye.. Yerleştiği Gümüşlük'te 3.5 yaşında Sevgi adlı küçük kızın dedesi, ninesini kandırıp götürdüğü dondurmacıda külaha nasıl coşkuyla sarıldığını yazıyor.
"Onu dondurma yerken gördüğümde çocukluğumu özlüyorum" diyor..
Ben de Ayşe, ben de..
Dondurma yerken kimi görsem çocukluğum aklıma geliyor.. Hem de nasıl özlemle geliyor bilsen..
Bandırma'da Yüzbaşı Fuat, işten pestil gibi gelmediği zaman, annemin kurduğu enfes sofrada yemeğimizin bitmesini sabırsızlıkla beklerdik ağbimle ben.. Gözlerimiz, kulaklarımız babamda..
"Hadi bakalım dondurma yemeye" idi, "Mutluluk" şifremizin adı..
Dondurma, sahilde yan yana dizilmiş çay bahçeleri demekti..
Orda rengarenk, bin çeşit dondurma demekti.. Rengarenk doldururdu külahlarımızı, dondurmacı..
Dilimizi çıkarır, bir oradan, bir buradan bir buz gibi lezzeti içimize çekerdik yaz sıcağında..
Peki niye benzersiz olurdu o lezzet!.
Çünkü sabahın nerdeyse ilk ışıklarında dağılırdı aile.. Babam işe, ağbimle ben okullarımıza..
Yeniden bir araya gelmemiz, o yorgun akşam yemeğinde.. Ama asıl güzeli, devamında.. Sahilde, bir arada dondurma yerken.. Niye başkaydı o dondurma?.
Babamın biz çocuklarla sohbetine doyamazdık da ondan.. Neler, nasıl ilginç şeyler anlatırdı.. Her çeşitten..
Her konudan biz çocukların ilgisini hem de nasıl çekecek şeyler bulur anlatırdı.. "Nerden biliyor hepsini" derdim içimden..
Tarihten anlatırdı.. Bilim anlatırdı..
Edebiyat anlatırdı..
Anlatır, anlatırdı..
En güzeli neydi bilir misiniz?.
Tüm bunları bilen koca adam, oturur bu konuları biz çocuklarla çocuk olurdu.. "Çocukla çocuk olma" denen ülkede, babam bizimle çocuk olurdu, hele de dondurma akşamlarında...
Annemizle her gün evde konuşurduk.
Ama babamla konuşmak..
Babamın bizi adam yerine koyup karşısına alması.. 7 yaşındaki Hıncal'a ışığın hızının saniyede 300 bin kilometre olduğunu anlatması mesela..
Karamazov Kardeşler'i, Suç ve Ceza'yı nakletmesi.. Bize aldığı, heyecanla okuttuğu "Jule Verne'nin Denizler Altında 20 Bin Fersah'ını, Arzın Merkezi'ne, ya da Aya Seyahati tartışması mesela.. Babam bize okuttuğu kitabı bizimle tartışıyor.
Bunun tadına doyulur mu?.
Dondurma değil tabii lezzet..
Babamın biz minnacıkları koca adam gibi karşısına alıp sohbet etmesiydi, en güzel olan...
Bunu niye anlatıyorum..
Baba ve anne de yorgun akşam..
Ya da misafirleri gelmiş.. Ama çocuk mızmızlanıyor.. Rahat etmenin çaresi var. Atarsın önüne bir ipad veya cep telefonu..
"Bak ne akıllı çocuğum var, teyzesi..
Kendi istediği çizgi filmi nasıl da buluyor.." Gözünü telefondan ayırmayan çocuk, annesi "Yatma zamanı" diyene dek kimseyi rahatsız etmiyor, ne güzel değil mi?
Peki, şimdi hem sevgili Ayşem'e hem de herkese sorayım.. O çocuk, yarın çocukluğunu özler mi sizce?.
Çocukluğumuzu özleten şey "Sevgi"dir dostlar.. Ailedir.. Anne ve babanın minnacık çocuğu karşısına alıp, sohbet etmesi, anlatmasıdır..
Dondurma bahane, dostlarım..
Dondurma bahane..
Özlenen, minnacık çocuğun ilk defa büyükler tarafından adam yerine konması, özlenen babanın, annenin çocukla konuşması, tartışmasıdır..
Özlenen Aile olmaktır..
Çocuklarınızla siz oynayın.. Siz konuşun.. Siz okuyun.. Siz anlatın..
Sizi sevsin çocuklar, cep telefonunu değil!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA