New York'da gerçeklik kavramını yitirdiğim çok olur, hayallerim ile gerçeklik arasında gider gelirim.
Kormuyor da değilim hani, ya bir gün Amerikan Sapığı filmindeki Patrick Bateman karakterine dönüşürsem diye. Çok zor değil bu şehirde insanın aklını yitirmesi, hayallerinin peşinden koşarken gerçekler ile bağını koparması.
Delilik ile dahilik arasında ince bir çizgi olduğu söylenir. Bence öyle bir çizgi yok!!! İçinde delilik barındırmayan bir dâhi ben tanımıyorum. Biraz düşününce aklıma ne örnekler geliyor! Birkaç dramatik olanı sizinle paylaşayım.
Deliler
Rönesans döneminin en önemli sanatçısı Michelangelo kıyafetlerini değiştirmez, yıkanmaz hatta doğru dürüst uyumazdı. Ama bu deli Sistine Şapeli'ni tarifi mümkün olmayan bir şahesere dönüştürdü. ''Adem'in doğuşu'' bu şapelin tavan resimleri arasındadır.
Nikola Tesla, Michelangelo'nun tersine hijyen hastasıydı ve başkaları ile temas etmemeye özen gösterir el bile sıkışmazdı. Ancak fizik bilimine yaptığı katkılar sayesinde radyo, bilgisayar, radar gibi aletler kullanıyoruz.
Leo Tolstoy'un delilikleri hakkında hikayeler anlatılır ama o deli edebiyat tarihinin en önemli yazarı sayılır.
Hangi birini sayayım, Salvador Dali mi desem Albert Einstein mı? Beethoven mı yoksa Lord Byron mı? Saymakla bitmez deliler.
Uzaklarda aramıyorum bizde de bol deliler. Lütfen söyleyin bana gemileri kızaklarla tepeden aşırıp denize indirmek çok mu mantık işi? Biraz delilik bolca deha ister. Peki Evliya Çelebi'ye ne demeli? Çelebi, rüyasında Hz. Muhammed'i görür ve yanına gidip ondan şefaat dilemek ister. Usulca Peygamber'in yanına yaklaşır ve "Şefaat ya Resulallah" diyeceğine, "Seyahat ya Resulallah" der. Böylece, ölümüne kadar vazgeçmeyeceği seyahatine başlar. Sorarım size akıllı insan işi mi bu? Türk kültür mirasının en önemli eserlerinden ''Seyahatnâme'' işte bu delinin gördüğü bir rüya sayesinde ortaya çıkar.
Toplum Delilere karşı
Deliler çoğu zaman toplumdan dışlanır, kabul görmezler. Kendi çağlarında yaşamazlar çünkü. Marjinal, isyankar, rahatsız, kışkırtıcı, çılgın hep onlar için söylenir. Dünyayı farklı gözlerle görürler, kanunlar onlar için yapılmamıştır. Statükoya saygıları olmaz, muhafazakarlık lugatlarında yoktur. Aynı fikri paylaşmayabilirsiniz, kızabilirsiniz, eleştirebilirsiniz hatta sevmeyebilirsiniz ama onları yok sayamazsınız! Dünyayı değiştirebileceğine inanacak kadar deli olanlar ancak onu değiştirenlerdir.
Türkiye
Orhan Pamuk'u taşlayalım, Bedri Baykam'ı bıçaklayalım, Aziz Nesin'i yakalım, yetmesin Uğur Mumcu'yu bombalayalım. Sonra??? Muhafaza etmek üzerine kurulu hayatlarımızda ödümüz kopuyor hayatımız alt üst olacak diye... Halbuki nereden biliyoruz hayatın altının üstünden daha güzel olmadığını?
Yirmibeş yüzyıl önce yazılmış olsa da Plato'nun mağara alegorisi bize bu kafa yapısını anlamamızda yardım ediyor.
Bir başka deli Taner Ceylan
Geçtiğimiz hafta İngiltere'nin The Telegraph gazetesinde Londra'da yapılan bir müzayedenin haberini okudum. Yazıda Türk sanatının gelişimine methiyeler diziliyor. Yazı aynı zamanda müzayede de rekor fiyata satılan (570,000TL) Taner Ceylan'ın 1879 isimli eserine değiniyor.
Bu yazıyı okuyup nasıl şad olmam?
2000'li yılların başından beri Taner Ceylan'ın resim dehasına hayranım. Duygusal gerçekçi tarzı ve seçtiği kışkırtıcı konuları ile Ceylan beni büyülemeye devam ediyor. Bir su bardağı bile o kadar detaylı resmediliyor ki (''The Nude'') insan resme bakarken susuyor. Ceylan'ın seçtiği konular ve bu konuları olağanüstü bir biçimde tuvale yansıtması kendisinin ne denli bir deli olduğunu ortaya koyuyor. Onun gibi delilere çook ihtiyacımız var!
Taner Ceylan haliyle, çok eleştiri alan, bazı kesimler tarafından kınanan belki de kimileri tarafından nefret edilen bir sanatçı. Tamam, Taner Ceylan resimlerine bakmayalım, bakanları dövelim hatta sergileri basıp camları kıralım! Zaten Taner Ceylan deli, resimleri fotoğraf, konuları sapık!!! Biz bu kafayla devam edersek tüm resimlerimiz naturmort, tüm heykellerimiz Atatürk olucak.
Taner Ceylan eleştirilere hiç üzülmesin gerçekten bu memlekette hoşaftan anlamıyorlar.
Tan.yesilada@gmail.com