Perşembe günü çok nadide bir arkadaşımın daveti üzerine Pace Gallery'de Willem de Kooning in ''Movement and Gesture'' isimli sergisinin açılışına katıldım. De Kooning'in eserleri estetiğinden çok beni felsefeleri ile etkiler. İsyankâr, anarşist hatta nihilist bir hava barındırırlar. İçinde kaybolabileceğiniz cinsten eserler yatratmıştır De Kooning. Özellikle ''Kadınlar'' isimli figüratif serisi hayatımdaki kadınları çok güzel tasvir eder. Bakar, bakar anlamam!!! Tarif et deseler edemem hâlbuki saatler geçirmişimdir her birinin karşısında. Kadınlar gibi karmaşık, anlaşılması zor, sofistike ve hayran olunası eserlerdir bunlar. Tasviri maalesef mümkün değildir. Nazım'ın değimiyle ''Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal...''
Sergiye bu tip eserleri görme beklentisi ile gittim ancak sukut-u hayale uğradım. Eserler sanatçının en renkli ancak ifadesiz döneminden alınmıştı. Canlı renkler tuvalde özgürlükten ziyade sanki esaret ile buluştu. Soyut ekspresyonizmin spontane karakterini sergideki eserlerde üzülerek bulamadım. Sonuç olarak, ne tariz ne de takdir etmek haddime düşer ancak böyle önemli bir galeriden çok daha iyi bir sergi beklerdim.
Düğün dernek
Buhranımı sergiye beni davet eden Zat-ı şahane ile telafi edeceğimi düşünerek sohbete başladım. Konumuz ''Kraliyet düğünü''!!! Başlarda konu pek ilgimi çekmediğinden ahfeş keçisi gibi kafamı bir öne bir arkaya sallamakla yetindim. Konu hakkında fikir beyan edecek kadar bir bilgiye sahip değildim ne de olsa. Aslına bakarsanız o geceye kadar ilgimi de hiç çekmedi. Konuyu avamlaştırmak gerekirse bana Hülya Avşar, Saadettin Saran aşkının hikâyesinden farklı gelmemişti. Meğer ne cahilmişim!!!
Konu sandığımdan çok daha derin, içinde sosyal psikoloji barındıran bir peri masalı adeta. Avam kızının bir prensese dönüştüğü bir masal. Abartılı bir tabirle bir post modern Cindirella öyküsü.
Bütün gece konumuz kraliyet evliliğiydi, cehaletimi çaktırmamaya özen gösterdim. Zaman zaman telefonumdan da yardım alarak konuya ucundan ortak oldum. Beni en çok şaşırtan ise peri masalının gerçeğe dönüşmesinden ziyade Zatı Şahanenin bu hikâyeye kendini bu kadar vermesiydi.
Acaba bu kadınları anlamam için bana bir ipucu verir mi?
Kadınlar
Gecenin sonunda büyük bir heyecanla eve koştum. Kitaplar açtım, internete baktım, kadınlar hakkında şiirler okudum. Yetmedi! Sabah erkenden kalkıp televizyonun karşısına kuruldum. Dünya kupası izlermişçesine bir ilgi ile Kate ile William'ın düğün törenini izledim. Mütemadiyen notlar alarak, pür dikkat, gözümü bir an bile televizyondan ayırmadan takip ettim. Reklam aralarını bile değerlendirdim. Akabinde telefon rehberimdeki tüm kız arkadaşlarımı aradım. Konum belliydi 'Kate ve William'ın aşkı'. Kadınlarla sohbetin doğası gereği konuya gelinin kız kardeşinden girip, Viktoria Beckham'dan çıktık. Uzun sohbetler ve araştırmalar hafta sonu boyunca sürdü. Bu vesile ile Willem de Kooning vasıtasıyla anlayamadığım 'kadınlar' ı anlamaya çalıştım.
Sonuç
3 gün, 14 saat ve 27 dakika sonunda bir sonuca vardım. Suçlu 'Ken'!!! Sarışın, uzun boylu ve güzel yüzlü.
Barbie bebek ile beraber kız çocuklarının hayatları boyu sürecek peri masalı da başlar. Kardeşimden bilirim, Ken ya prenstir, ya Rock starr en olmadı Movie Star. Ken türlü türlü kılığa girer ama her zaman şık her zaman sarışın! Bu bebeklerle, imkânsız aşklar yaratılır, oyunlar hep dramadır ama sonları hep mutlu biter.
Kızımız biraz büyür filmlere gider. Ne mi izler? Romantik komedi! Kim oynar? Hugh Grant, Brad Pitt, Leonardo Dicaprio. Sanki Ken'in dünya versiyonları. Filmlerdeki konu basit, imkânsız aşkların gerçeğe dönüşmesi. Temcit pilavı gibi aynı konu bir daha bir daha işlenir, ne hikmetse her zaman da sevilir.
Sonunda 28 Nisan günü gelir. Halktan kızımız Kate sempatik Prens William ile mutlu bir evlilik yapar. Onlar erir muradına biz çıkarız kerevetine.
Bu sayede hayatımın en önemli figürleri 'Kadınları' biraz olsun anladım. Öğrendiklerim karşısında hayranlığım bir misli daha arttı. Keşke bende bu derece iyimser olup peri masallarına inanabilsem.
Bakarsınız gerçek olur.
Bu haftaki yazım da bu kadar, şimdi gökten üç elma bekliyorum bir bana, biri size biri de yeni evlilere.
Tan.yesilada@gmail.com