Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

ABD’nin kırılgan Türkiye paradoksu

Türkiye'ye yönelik askeri, siyasi ve ekonomik müdahale söylentilerinin gündeme gelmesi üzerine bütün gözler haliyle sicili oldukça kirli olan ABD'ye çevriliyor.
Şunu hemen belirtelim ki 15 Temmuz direnişinden sonra ABD'den klasik bir askeri darbe girişimi beklemek artık akıl karı değil. O dönem ve yöntem tarihe karıştı. Zira Türkiye, ABD'ye gereken tarihi cevabı misliyle verdi.
Eğer bir teşebbüs olursa da Başkan Erdoğan'ın vurguladığı gibi "Bunun bedelini katbekat fazlasıyla öderler..."
Zaten bunu bildikleri için ince eleyip sık dokuyorlar artık. Fakat kurulduğu 1776'dan günümüze kadar zamanının yüzde 94'ünü savaşla geçiren ABD'nin askeri müdahale bağımlısı bir ülke olduğunu da unutmamak gerekir.
Amerikalı uluslararası ilişkiler profesörü Monica Duffy Toft, bu bağımlılığın iki nedeni olduğunu söylüyor... İlki ABD'nin dünyanın dört yanına dağılmış askeri üslerdeki varlığı. İkincisi de bütün o askeri ve ekonomik müdahalelere rağmen ABD'nin istediği siyasi hedefleri gerçekleştiremeyişi. Yani kazandığından daha fazla kaybetmesi...
Bu yüzden ABD, yenilen pehlivan misali güreşe doymaz. Her başarısızlık ister istemez yeni askeri müdahale hazırlıkları ve senaryolarını tetikliyor.

***

Kongre Araştırma Hizmetleri biriminin raporlarına göre 1800'lerden 2018'e kadar ABD dünya üzerinde toplam 392 askeri müdahalede bulunmuş.
1948 ila 1991 arasındaki Soğuk Savaş döneminde 48'i askeri toplam 111 müdahalede bulundu. Soğuk Savaş sonrası dönem olan 1992 ila 2017 arasında ise bu sayı 188'e çıkmış.
ABD'yi biraz tanıyan herkes, 15 Temmuz 2016 yenilgisinin Washington'da Türkiye'ye karşı yeni müdahale arayışlarını paradoksal olarak daha da artıracağı kanaatinde. Fakat şöyle bir gerekçe de var. O da ABD'nin giderek çaptan düşmesi ve yabancı ülkelere karşı giriştiği savaşlardan daha çok yenilgiyle ayrılmaya başlamasıdır.
244 yıllık ABD'nin 392 askeri müdahalesinin başarı performansı ölçüldüğünde karşımıza giderek zayıflayan bir ülke tablosu çıkıyor.
ABD örneğin 1800 - 1849 arasında 39, 1850 - 1899 arasında 47, 1900 - 1949 arasında 69, 1950 - 1999 arasında da 111 askeri müdahalede bulunmuş. 2000'dern sonraki 17 yıllık dönemde ise askeri müdahale sayısı 126'ya çıkıyor.
Birçok akademisyen ve uzman müdahale sayısındaki artışı başarı oranının azlığına bağlıyor. Özetle 'kazanırken kaybetmek' deniliyor bu olguya.

***

ABD'nin özellikle 1950'den bu yana bütün asimetrik savaşlarda daha zayıf konumdaki düşmanlarına karşı verdiği mücadelelerin çoğunu kaybetmesi dikkat çekiyor.
Ivan Arreguin ile Monica Toft, 2005 tarihli "How the Weak Win Wars./ Zayıflar Nasıl Savaş Kazanır" kitabında bu gerçeği detaylı şekilde ele alıyorlar. Kitapta şu istatistiki bilgiler oldukça dikkat çekici..
1800'den 1849'a kadarki savaşlarda ABD'nin kazanma oranı yüzde 88 iken 1850 - 1899 arasındaki savaşlarda bu oran yüzde 80'e düşüyor. 1900 - 1949 arasında kazanma oranı yüzde 65'e geriliyor. 1950 - 1999 arasında ise oran yüzde 45'e düşmüş. Yani ABD Soğuk Savaş döneminde kazandığından daha fazla savaşı kaybetmiş. ABD Soğuk Savaş'tan sonra daha saldırgan bir politika izledi.
1 milyon 300 bin askerin 450 bini deniz aşırı ülkelerde görevlendirildi. Kazanmaktan çok kaybetme olgusu bu dönemde de sürdü.
Bunun en somut örneklerinden biri ise 15 Temmuz darbe girişiminin akamete uğratılmasıdır.
Bu nedenle ABD'nin Türkiye paradoksunu aşması ve ülkemizle yeniden sağlıklı ilişkiler kurabilmesinin yolu, 15 Temmuz'daki destansı direnişi özümsemesine bağlıdır

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA