Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Avrupa nereye koşuyor?

Ukrayna savaşında zoraki taraf tutmak mecburiyetinde kalan Avrupa ülkelerinin trajedisi, 'kendi çöküşlerini hızlandırmak için bir araya gelme' şeklinde okunabilir.
Çünkü Batılı tarihçilerin de sık sık vurguladığı gibi Avrupalı ülkelerin Ukrayna savaşında görüldüğü üzere bir konuda uzlaşması çok nadir olaylardandır. Avrupa son olarak Sovyet Rusya'nın dağılmasıyla sonuçlanan Soğuk Savaş bittiğinde birleşmişti. Her yerde barış ve işbirliği şarkıları söyleniyordu.
1992'de Rusya'dan Avrupa'ya ilk boru hattı inşa edildi. 4 bin 100 km'lik Yamal doğalgaz boru hattı Sibirya gazını Polonya ve Almanya'ya ulaştırmıştı. 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra Shell, BP ve ExxonMobil gibi dev petrol şirketleri rotalarını Rusya'ya çevirip milyarlarca dolar yatırımda bulundu.
Yani bir yanda Wall Street ve Harvard çeteleri ile işbirliği içindeki küresel finans lobisi diğer yanda Rus halkının servetlerini yağmalayan oligarkları ağlarına düşürmüş Avrupalı ülkeler, dağılan SSCB sonrası Rusya'yı emperyal neo-liberal akınlarla adeta talan ediyordu.
Bu sömürün adı ise "Rusya'nın ekonomik reformlarına destek" idi. Bir bakıma neo-liberal ekonominin özelleştirme, serbest piyasa kapitalizmi ve ekonomik özgürlük adı altındaki şok terapisi ile Rus halkının neredeyse yüzde 90'ı 10 yıl kadar açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakıldı.

***


Görüldüğü üzere son olarak SSCB sonrası Rusya'nın talan ve yağmasında birleşen Avrupa aslında Ukrayna savaşında da benzer bir saik ile hareket ediyor. ABD'nin dayattığı yaptırımları bahane eden birçok Avrupa ülkesi Rus oligarkların mallarına, banka hesaplarına, yat, otel ve holdingleriyle Rusya'nın rezerv paralarına el koymaya başladı.
Dolaysıyla yine sömürü ve yağmada kirli bir suç ortaklığı söz konusu. Fakat bu ikinci yağma Avrupa'ya pahalıya patlıyor. Geri dönen ve ilk yağmanın hesabını da sormaya başlayan Rusya karşısında Avrupa ülkeleri daha şimdiden ecel terleri dökmeye başladı.
Rusya'nın enerji vanalarını kısmasıyla darboğaza düşen Avrupalı ülkeler toplumsal yoksullaşma ve endüstriyel felaket riski ile karşı karşıya.
Avrupa ülkeleri, ABD istedi diye 1990'lardan bu yana Rusya'dan kıtanın merkezine, kuzey ve güneyine kadar ulaşan petrol boru hatlarını birer birer devre dışı bırakıyor.
Oysa Avrupa için Rus gazından vazgeçmenin maliyeti sadece ekonomik olarak değil siyasi, kültürel ve toplumsal açıdan da çok yüksek.

***


Zira 2020'de AB ülkeleri Rusya'nın en büyük ticaret ortağıydı. Avrupa'nın küresel ticaretinde Rusya'nın payı iki yıl önce yüzde 37,7 kadardı. Daha geçen yıla kadar Rusya, ithalatının yüzde 36,5'ini Avrupa'dan sağlarken enerji başta olmak üzere ihracatının yüzde 37,9'unu da yine Avrupa'ya yapıyordu.
Avrupa bugün Rusya'yı Ukrayna'ya feda ediyor. Fakat bunun maliyetini iyi hesap edemediği anlaşılıyor.
Rusya, Avrupa'yı kaybetmenin bedelini doğuya açılarak telafi edebiliyor. Ne var ki ABD'nin dümen suyundaki Avrupa için bunu söylemek zor. Zira Avrupa, Rusya'dan kaynaklanan kaybı nasıl tazmin edeceğini bilemiyor.
Bu kaybı gideremediği için de ABD'ye olan mecburiyet ve bağımlılığı daha çok artıyor.
Dolayısıyla kendini savunacak ordusu ve doğal kaynakları olmayan Avrupa'nın içine düştüğü darboğaz önümüzdeki süreçte daha da artacak gibi görünüyor.
Konfüçyüs'ün 2 bin 500 yıl önce söylediği gibi "Eğer evlerde huzur varsa ülkede de istikrar olur. Eğer ülkelerde düzen ve istikrar varsa o zaman dünyada da barış olur..."
Ancak kıta geneline yayılan grev ve protestolar, Avrupalı evlerde huzur kalmadığının işareti. Bu da hükümetlerin önümüzdeki süreçte ülkede istikrar ve düzeni sağlamalarının ne kadar zor olacağını gösteriyor.
Eğer Rusya ile yeni bir uzlaşı sağlanmazsa dünyayı özellikle de enerji fakiri ve savunmasız Avrupa kıtasını büyük bir ekonomi- politik kaos bekliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA