Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Güce sahip olanların görgüsüzlüğü

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Suriye ve Ukrayna krizleriyle birlikte büyük güç politikaları küresel sahneye geri döndü. Yeni dönemi anlamak için travmatik bir içebakış sürecinden geçmeyi göze almamız gerek.
Yoksa dışarıdaki dünyanın gidişatına dair neler olup bittiğini tam olarak kavrayamayız. Unutmayalım 1989'da Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra bir III. Dünya Savaşı fikri sadece bilim kurgu filmlerinde çıkabilirdi karşımıza.
Soğuk Savaş'ın hemen ertesinde Atlantik İttifakı'nın 'tarihin sonu' geldi diyerek zafer sarhoşluğuna kapıldığı 1990'larda iki ya da üç büyük aktörün birbirleriyle çatışma ihtimalinin sahneleneceği çapta küresel bir kriz olasılığı yoktu. Çin ve Rusya'nın süper güç konumundaki ABD'yi karşısına alması ise akla muhal bir şeydi.
Ancak Suriye ve Ukrayna'da derinleşen krizler bünyesinde o kadar çok değişkeni ve aktörü barındırıyor ki, küresel güçler ve bölgesel bloklar arasında savaş riski eskiye nazaran çok daha kuvvetli bir ihtimal haline geldi.

***

Dolayısıyla savaşlar artık bir ülkenin sabah uyandığında başka bir ülkenin tanklarını çayırında görmesiyle başlamıyor. Bu nedenle bardağın taşma noktasını ancak iş işten geçtikten sonra görebiliyoruz.
Anglosakson tarih geleneğiyle şekillenmiş dimağlarımıza II. Dünya Savaşı'nın 1939'da başladığı zerk edildi. Fakat Çinlilere göre II. Dünya Savaşı, Japonya'nın 1931'de Mançurya'yı işgal etmesiyle start aldı.
Nitekim Avrupa'da da II. Dünya Savaşı hazırlıkları 1919 tarihli Versay Antlaşması'nın mürekkebi daha kurumadan başladı. Büyük ihtimalle geleceğin tarihçileri de "Küresel güçler arasındaki son çatışmanın tohumları Suriye ve Ukrayna savaşlarıyla atıldı" diyecektir.
Haliyle şu an küresel sistemin fazlasıyla dejenere olduğu bir aşamadayız. Uluslararası siyasetin değişmez kuralları yoktur ama yine de gelişmelere ihtiyatlı yaklaşmamızı gerektiren bazı tarihsel döngüler olduğunu akıldan çıkarmamak lazım.

***

Kim ne derse desin uluslararası siyasetin Hobbesyen doğasında var olan kaderciliğin sorunu, kendini gerçekleştiren bir kehanet olabilmesinde. Bu yüzden uyarılar ve dersler fayda etmiyor. Eğer Afganistan ve Irak işgallerinin tüm sonuçları önceden biliniyor olsaydı emin olun mimarları bu işe hiç girişmezdi.
Aynı şekilde, Suriye ve Ukrayna'daki savaşın bugünkü çapı hesaplanabilseydi uluslararası toplum en başından itibaren daha güçlü bir tepki verirdi.
En azından Türkiye'nin her iki krizde de dile getirdiği öneriler ve taraflara sunduğu fırsatlar tepilmezdi. Bunlar yapılabilseydi Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Ortadoğu gibi Doğu Avrupa da bugün sayısız stratejinin çöplüğü durumuna düşmezdi.
Ancak geldiğimiz noktada artık hayali çözümler arayışına girmektense Suriye ve Ukrayna başta olmak üzere bölgesel ve küresel çaptaki tüm sorunlar için yeni bir gelecek tasavvuruna imkân veren bir zihin dünyasına adım atmamız lazım.
Ve eğer böyle bir dünya yoksa da acilen inşa etmemiz gerekir. Yoksa 'güce sahip olanların görgüsüzlüğü' bize yeni bir kıyameti daha yaşatacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA