Uyarıyorum: Ülkemizde suça tapan, adaleti, yasaları ve kolluk kuvvetlerini hiçe sayan, şiddeti, gaspı, hırsızlığı "yaşam biçimi" haline getirmiş bir kitle oluştu.
"Kitle" kelimesini özellikle kullandım. Çünkü mutlaka alınması gereken "habis bir uru" vurgulamak istedim.
Kadın polisimiz Şeyda Yılmaz'ı şehit eden Yunus Emre Geçti de o kitleden. Baksanıza, kendilerine "Casper'lar" adını veren bir çete hemen onu sahiplendi. Cezaevindeki bakımını ve avukat ücretlerini üstlendi. Hatta onun adına AİHM'e başvuracaklarını açıkladılar. Söylediklerine göre Yunus onların "silahşor"uydu. "Tetikçi"nin kahramanlaştırılmış hali yani...
Böyle yaşayan çok insan var. Bu "suça tapanlar tarikatı" aynı diziyi izliyor mesela. Netflix'te yayınlanan ve Meksika'daki suç kartellerini eksen alan Narkos: Mexico dizisini... Aralarında o dizinin kritiğini yapıyorlar, oradaki tiplere öykünüyorlar filan...
Neyse ki İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve İstanbul Valisi Davut Gül göreve geldikten sonra çetelerle amansız bir mücadeleye giriştiler. Sayelerinde pek çok suç örgütü çökertildi. Ama gövdelerini biçmek yetmez. Köklerini de topraktan çıkartıp, atmak gerekir.
Dalton'lar... Casper'lar...
Yeni çağın bu çirkin çizgi filmlerini vizyondan tümüyle kaldıramazsak, başımız büyük derde girecek. Buradan tarihe not düşmüş olayım.
Böyle baba olur mu?
Geçen hafta Atv'nin Kim Milyoner Olmak İster? yarışması sayesinde yine filmlere taş çıkartacak bir dramdan haberdar olduk.
Yarışmacı Ceren Koç böbrek nakli bekliyordu ve yarışmaya da organ nakli konusunda farkındalık yaratmak için katılmıştı.
Bebekliğinden beri görmediği biyolojik babası ile dokuları tutuyordu. Babası bir böbreğini ona vereceğini söylemişti. Ancak ameliyat günü kararından vazgeçti ve öz kızını ikinci kez yüzüstü bırakıp gitti.
Yarışmada ortaya çıkan bu durumun ardından Atv Haber'in başarılı muhabirlerinden Canan Marangöz, Ceren'i bulup röportaj yaptı. Ceren "Bu babam tarafından ikinci terk edilişimdi ama ilkinden çok daha fazla üzdü" diyerek röportajı harika bir mesajla bitirdi:
"Şimdi ekran başındaki herkesin biz diyaliz hastaları için bir bardak su içmelerini istiyorum."
Bir son söz de benden:
Evlatları için kalplerini bağışlamaya dünden razı babalara selam olsun...
Yılın röportajı Sabah'tan
Sabah'ın YouTube kanalı bana göre yılın röportajını yaptı. Devlet Tiyatroları'nın eski Genel Müdürü Nejat Birecik'in anlattıkları, memleketin nasıl bir uçurumun kıyısından döndüğünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.
Birecik'in her cümlesi ayrı bir manşetti:
"Dönemin Kültür Bakanı CHP'li Fikri Sağlar, Erdoğan'a hakaret ediyordu."
"Kızının terfisini yapmadım diye görevimden ayrılmak zorunda kaldım."
"Devlet Tiyatrosu'nda görev almak için Pensilvanya'ya ziyarete gidiyorlardı.
"Devlet Tiyatrosu genel sekreterini CIA belirledi."
"Ayağı kokan Müslüman diyenleri yönetmek istemediğim için görevimden ayrıldım."
Aman ki ne aman... Meğer hangi mayınların üzerinde cirit atıyormuşuz da haberimiz yokmuş. Atatürk'ün "Bir milletin can damarıdır" dediği "sanatın" içine nüfuz edip, nasıl da Truva atı olmuşlar. 15 Temmuz direnişi ile meğer nasıl bir kıyametin eşiğinden dönmüşüz...
Gaf kürsüsü
"Ahmet sahayı sedyeyle takip ediyor." (BeIN Sports'ta Hatayspor - Bodrum FK maçını anlatan Meriç Taşvur "Sedyeyle terk ediyor" demek isterken)
Zap'tiye
Gebze'deki AVM'nin önünde 122 bin liralık cep telefonunu almak için 900 kişi geceden kuyruğa girmiş. Bir daha bu ülkede fakir fukara edebiyatı yapan olursa ağzına kürekle vururum!
Ne demiş?
"Hemen de üstü açık araba almışlar. Zengin olunca bu özellik otomatik yükleniyor galiba..." (Atv'deki Kör Nokta dizisinden)