Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SAİT GÜRSOY

Öğretmenler çok yoruldu

Türkiye, AB ve OECD ülkeleri içinde okullarını en uzun süre kapalı tutan ülkelerden biri oldu. Öğrenciler, öğretmenler, veliler, kısaca öğrenmenin sorumluluğunu alan herkes uzaktan eğitim sürecinde çok yoruldu. Ekran karşısında geçirilen süre, dijital yorgunluğu beraberinde getirdi. Salgın sürecinde öğretmen olmak konusunu, Yaratıcı Düşünme Eğitimi Uzmanı, Eğitim Danışmanı Duygunur Şahin Arslan ile konuştuk.
Salgın döneminde öğretmenler esnek düşünerek kalıpların dışına çıktılar. Düşüncelerini yenilediler, çok sayıda alternatifli fikirler ürettiler. Uzaktan eğitim sürecinde köy okullarında okuyan öğrenciler ve köylerde görev yapan öğretmenler, internet ve televizyona erişmekte zorluklarla karşılaştılar. Ancak öğretmenlerin birçoğu, öğrencilerine ulaşabilmek için çeşitli yaratıcı fikirler geliştirdiler. Bu bazen evdeki bir yemek masasının, bazense buzdolabının yazı tahtası olarak kullanılması şeklinde karşımıza çıktı. İnternete ulaşabilen öğretmenler, derslerini teknoloji ile zenginleştirerek öğretim tasarımı yaptılar. Dijital araçlar kullanarak ekranların karşısında ders anlattılar, soru çözdüler. Öğrencileri ile birlikte resim, spor ve çeşitli deneyler yaptılar, oyunlar oynadılar. Sınavlara öğrenci hazırladılar. İlkokul 1. sınıflara uzaktan nasıl okuma yazma öğretilir derken, bir ilke imza attılar. Uzaktan eğitim ile okuma yazma öğrettiler.

PELERİNSİZ KAHRAMANLAR
Bu süreç, benzeri olmayan çok önemli bir deneyimdi. Olumsuz tarafları çok olsa da öğretmenlerin yaratıcılığını güçlendiren bir süreç de oldu. Bu yeni durum, yeni öğrenmelere yol açtı. Öğretmenler, salgında yaşadıklarını, hikâyelerini anlatmalı. Bu hikâyeler o kadar önemli ki, "Salgında öğretmen olmak" arşivi tutulmalı, deneyimler kitaplaştırılmalı diye düşünüyorum.
Uzaktan eğitim sürecinde; yüz yüze etkileşime göre çevrimiçi etkiletişimde daha çok enerji harcandı. Yoğun bilişsel süreç, kısıtlı fiziksel hareketlilik ve içinde bulunduğumuz sürecin olumsuz sonuçlarından biri de öğretmenler ve öğrencilerde dijital yorgunluk oluşturması. Tüm bu süreçte öğrenmenin sorumluluğunu alan tüm bileşenler aslında dijital yorgun. Tükenmişlik ve dijital yorgunluk konularında öğretmenlerin dinlenmeye ihtiyacı var.
Kuşkusuz ki, bu sürecin pelerinsiz kahramanları öğretmenlerdir. Öğretmen olmak her dönemde zordu, lakin öğretmen olmanın salgın döneminde daha da bir zorlaştığını izledim. Bir eğitim yazarı olarak, "Öğretmenler okulların açılmasını istemiyor" şeklindeki suçlamaları da kesinlikle kabul etmiyorum. Öğretmenler sağlıklı ortamlarda, güven içinde öğrencilerine kavuşmak istiyor. Unutmayalım ki, öğrencilerin okula gelmek ve öğrenme sevgisini büyütmek için, onları heyecanlandıracak mutlu öğretmene ihtiyaçları var. Yaşı ne olursa olsun okul öncesinden üniversiteye kadar tüm öğretmenlerimize saygılarımı sunuyor, hepsinin ellerinden öpüyorum. İyi ki varsınız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA