Davos'ta ölüm ilanı çoktan verilmiş 'Küreselleşme 2.0'ın ısrarlı savunucuları, sanki 'kapsayıcı' bir dünya varmış gibi, sanki tüm küresel sistem jeopolitik ve jeoekonomik gerginlikler, çatışmalarla derinden sarsılmıyormuş gibi çeşitli başlıkları tartışa dursun, Başkan Trump'ın ikinci dönemine yönelik ipuçları daha ilk haftadan kendisini gösterdi. Davos'ta birileri dünyayı birlikte kurtarmaktan, 'akıl çağı'na geçiş için 'işbirliği'den söz ederken, uluslararası sistem çok kutuplu ve çok parçalı düzene koşar adım ilerliyor. Birinci derece süper güç olarak tanımlanan ülkeler önümüzdeki dönemde kendileri için 'derin müttefik' olarak tanımladıkları ülkeler ile dört temel alanda işbirliğini derinleştirecekler; yapay zeka, yarı iletken ve çip, kritik mineraller ve uzay teknolojisi.
ABD ile Çin arasında yapay zeka alanında hızla derinleşecek olan 'savaş' doğrudan yarı iletken ve çip alanında 'kılıçların çekildiği' bir rekabete sahne olacak. Karşılıklı kısıtlamaların, ambargoların, operasyonların havalarda uçuştuğu bir süreçten söz ediyoruz. Zaten küresel ticarette rekabet hayli sertken, zaten 40 önde gelen ülkenin şirketleri şiddetli bir rekabet sürecini bile 'sıradan dert' olarak algılayacak noktaya gelmişken, bu hayli sert rekabet ortamına 'yeni dertler'in eklendiğine şahit olacağımız bir döneme giriyoruz. Başkan Trump'ın 4 günlük performansından elde edilen detaylar, Rusya ile Çin'in ve onlarla ticaret yapan ülkelerin CAATSA düzenlemesinden daha ağır adımlara muhatap olabileceklerine işaret etmekte.
Yapay zeka alanında ilerlemek, yapay zeka uyumlu çiplerde hangi ülkenin ne ölçüde daha ileri teknoloji geliştirmesiyle bağlantılı olduğundan, çok kutuplu sistemin her aktörü bir diğerinin ilerleyişini baltalayacak her tedbiri, her operasyonu, her müdahaleyi aralıksız sürdürüyor olacak. ABD'nin öncelikli beklentisi, AUKUS üçlü güvenlik ağının birer parçası olan Birleşik Krallık ve Avustralya, bunun yanı sıra Japonya, Tayvan ve AB ile stratejik işbirliğini ilerletmek. Fransa ve Almanya bu konuda gelgitli bir süreç içerisinde olduklarından, her iki ülkenin siyaset dünyasındaki gelişmeler ABD-AB stratejik işbirliğinde etkili olacak gözüküyor. ABD açısından İtalya ve Macaristan'ın pozisyonu oldukça ideal gözüküyor. Temel hedef, yapay zeka alanındaki teknolojik gelişmelerin en az yüzde 75 oranında ABD'nin 'derin müttefik' olarak tanımladığı bu ülkeler grubu ile birlikte yürütülmesi.
En kritik aşama ise, ABD'nin ülkeleri 'bağlayıcı' bir tercihe güçlü bir şekilde zorlayacağı gerçeği. Bir zamanların Türk filmlerinde önemli bir klişe söz vardı; 'ya benimsin, ya toprağın'. Trump yönetiminin yaklaşım tarzı aynen bu formatta olacak. Ülkelere başka bir seçenek bırakılmayacak. Küresel Kuzey ile Küresel Güney arasında diyalog ihtiyacının daha da elzem hale geldiği böyle bir konjonktürde, Türkiye gibi bölgesel ve küresel barış adına en ciddi, en sorumlu, en samimi, en kararlı adımları atan ülkeleri yoracak, zahmetli bir süreçten söz ediyoruz. Ambargo ve yaptırımların muhtemelen doz aşımına uğradığı böyle bir konjonktürde, ABD kendi ekonomisinin de bundan ciddi zarar göreceğinin farkında olacak kadar 'mantık ve us'dan uzaklaşmaz diye ümit edelim. BRICS+ üyesi ülkeler yüzde 100 ek gümrük tarifesi tehdidi ile şimdiden topun ağzında. Görünen o ki, yapay zeka, yarı iletken ve çip, kritik mineraller ve uzay teknolojisinde ekonomik ve teknolojik parçalanma derinleşecek.