Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Kimsenin umurunda değil bu ülkede..

Bir tarihte Londra dönüşü Oxford Caddesi için "Hayatımda bu kadar pis bir yer görmedim" diye yazmıştım.. Hüseyin (Özer) yememiş, içmemiş, bu bölümü tercüme edip "Bakın bir Türk gazeteci neler yazıyor" diye ilgili yerlere yollamış.. Birbiri ardına yazılar gelmeye başladı bana..
Önce Westminster ilçe belediyesinden.. Cadde orda.. Ardından Londra Belediye Başkanı'ndan.. Sonunda Başbakanlıktan..
Hepsi, kentlerinde konuk olan turistlere böylesi bir cadde tablosu sunmanın üzüntüsü içinde olduklarını yazıyor, özür diliyor, imkanlar içinde önlemlerin alınacağını söylüyorlardı.
İstanbullu bir gazeteci.. Sarı çizmeli Mehmet Ağa.. Ama iki satır yazısı ciddiye alınıyor, peşine düşülüyor, yanıtlar veriliyor..
Uygarlık işte bu..
Peki Türkiye?..
Okur izler ve sorar.. "Falanca yazına tepki geldi mi?.."
Hayır.. Bizde sorumluların yüzü mahkeme duvarıdır.. Boşa yazarsınız..
İşte en canlı örneği..
İstanbul kaldırımları, kentin her semtinde, galeriler tarafından işgal edilmiş. Vatandaş kendisi için yapılmış kaldırımda yürüyemediği için, akan trafiğin içine iniyor.. Yaşlısı var, çocuğu var, yokuşu var, inişi var.. Yağmuru var, seli var.. Böyle bir rezillik, böyle bir utanç olur mu?.
Ama sahipsiz İstanbul'da oluyor..
Bakın..
Ana caddelerde galeri açmak yasak.. Yani o dükkanın aslında orda olmaması gerek. Var.. Olmakla kalmıyor, bir de arabaları kaldırımda sergileyip, yayayı yola itiyor..
Kimler muhatabı bu rezilliğin..
İki kişi..
Birincisi İstanbul'un seçilmiş sahibi, Belediye Başkanı Kadir Topbaş..
Önce gidecek bütün o dükkanların kapısına mühürü basacak.. Çünkü usulsüz.. Çünkü kaçak.. Çünkü yasadışı.. Sonra o ana caddelere o yasak dükkanların açılma iznini, yani ruhsatı kimler vermiş, onları teşhir edecek ve mahkemeye verecek ki, ibreti alem olsun, bir daha kimse teşebbüs etmesin..
Peki nerde Kadir Topbaş?.. İki yıldır kırk kez yazdım.. Maaşlı memurları yalan yanıtlar verdiler.. "İlçe belediyeleri" diye sıyrılmaya kalktılar.. Seçilmiş Belediyeye bakar mısınız?.. Sorunu çözmüyor. Yan çiziyor..
"Yalan" diye bas bas bağırdım. Vurdum yalanlarını yüzlerine.. "Ana caddeler Anakent'e aittir" diye..
Bir daha tıs yok..
"Rüşvet mi alıyorsunuz, yoksa bunların arasına mafya karışmış, korkuyor musunuz" diye sordum.. Korkunç sorular bunlar.. Utanmaları olsa beni mahkemeye verirler..
Çıt çıkmadı.. Çünkü mahkemeye gidersem, binlerce şahidi yanıma alıp, rezilliği, boş vermişliği, teslim olmuşluğu kanıtlayacağım..
Zavallı kestaneciyi "Kaldırımı işgal" diye kovalayan, fakirin gecekondusunu "Yasadışı" diye karda kışta yıkan Belediyenin, zengin galeriye gelince, nasıl korkakça ortadan toz olduğunu göstereceğim. Mahkemede de rezil olacaklar.
O zaman en iyisi susmak.. Yazar yazar bıkar. Yanıt verip büyütme..
Ama ben bıkmam..
Bizzat Kadir Topbaş'tan bu galeri rezilliğinin yanıtını yazılı olarak alana kadar, durmadan yazacağım..
Kim İstanbul'un öteki sahibi..
Vali.. Muammer Güler .. Emniyet, trafik ona bağlı..
Hastaneye gidin "Acil kan aranıyor"a yanıt için. Kan bağışlayacak bir hayat kurtaracaksınız.. Park yeri yok.. Can söz konusu olunca, park yerinin lafı mı olur.. Arabanızı kaldırıma bırakıp, beş dakika içeri giriyorsunuz. Çıktığınızda arabanız yok. Çekilmiş. Çünkü kaldırıma park hakkınız yok. Oralar vatandaşın..
Yaa.. Öyle mi?.. Güldürmeyin beni Sayın Valim.. O zaman bu kaldırımlara araba yığmış galerilerin önünden hergün yüzlerce defa selam durarak geçen polisleriniz ve ekipleriniz ne yapıyor?.
Ayni soru onlara?.. Rüşvet mi alıyorlar, yoksa korkuyorlar da ondan mı görmezden geliyorlar?..
İstanbul dağ başı mı?.. İstanbul'un sahibi yok mu?..
Bu rezilliğe, bu kafa tutmaya, bu yasa tanımazlığa "Dur" diyecek yürek Topbaş'da da, Güler'de de yok mu?.
O zaman niye Belediye Başkanı niye Vali deniyor onlara..
Güçleri fakire yetip, zengine selam durdukları için mi?..

***
Bakın Topbaş da, Güler de yakın dostlarım.. İkisini de çok severim. Onlar da beni severler.. Belki artık sevmiyorlardır, onu bilmem.. Ama dostum olmaları, böylesi bir utanca göz yumanları görmezden gelmem için sebep değil..
Bu millet onları İstanbul'a sahip çıksınlar diye seçti. Bu devlet onları millete sahip çıksınlar diye atadı..
Ya çıkacaklar.. Ya çıkacaklar..
Utanıp da cevap verene, ama telefonda lafla değil, burada aynen yayınlayacağım yazı ile.. Ama bahane, özür, palavra değil, çözümü anlatana kadar bana, yazmaya devam edeceğim.. Bıkmadan, usanmadan..
Sakın ola "Yazar yazar bıkar" havasına girmesinler.. Tam tersine.. Onlar sustukça, eleştiri dozum da artacak..
"İstanbul'un sahibi olmak nedir" öğretene dek!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA