Sevgili dostum, yakın arkadaşım Kaya Demirer beni pazartesi akşamı Frankie'ye davet etmişti.
İstanbul'un bu hoş ve popüler mekânının menüsü aramızda hep anlaşmazlık konusu olmuştu.
Ben o çok özel yemeklerin yanında herkese, ama herkese hitap edecek birkaç kurtarıcı şey konmasını söylüyordum.
Mesela, menüde et ve deniz mahsulleri yemeyen için hiçbir şey yoktu.
Bilirsen gitmezsin, ya da yemekten sonra gidersin. Ama bilmezsen, al sana tatsız bir sürpriz..
Kaya, telefonda "Gel.. Menüyü incele..
Bana fikirlerini söyle. Şefimizi de alıp, konuşalım" dedi..
Gittim. Sevgili Zeynep de orda..
Özyılmazel.. Kardeşi, Ayşem de gelecekmiş ama aniden rahatsızlanmış..
Oturduk.. İki liste uzattı servisi yapan çok sevimli ve işini çok iyi bilen arkadaş bana..
Biri "Tadım Menüsü.." İçinde minik minik ona yakın şey var.. Kaya ile Madrid'de bir restoranda rastlamıştık, "Tadım Menüsü"ne.. Orda 80'e yakın şey vardı. Ama her biri nerdeyse yarım kaşık.. O kadar. Yarısı benim el sürmediğim deniz mahsulleriydi ama, kalanlar bana yetti de arttı bile.. Harika bir gece geçirmiştik.
Buradaki minik menüde, benlik nerdeyse hiçbir şey yoktu.
Esas menüyü aldım..
En başında "İlikli mercimek çorbası.." Çorbalar, et yemezler için kurtarıcıdır.
Eğer et tavuk suyu olmazsa.. Ama işte "Fine Dining" olunca restoran, öyle basit çorbalar olmuyor. Tarhana çorbasında bile et tanecikleri vardı bir şekilde..
Öteki yemeklerden birer seçim yaptık, Zeynep'le, karşılıklı tatmak kaydıyla..
Ama karşımızda Kaya.. Elinde telefon..
Bir konuşuyor.. Bir mesaj yazıyor.. Hatta arada kalkıyor, içeri gidip orda konuşuyor geliyor..
Yahu Kaya böyle şey yapmaz.. Kendi davet ettiği konukları, en yakınları bile olsa ihmal etmez.. Bir şeyler var..
Biz Zeynep'le yemeklerimizi bitirirken, Kaya nihayet telefonunu cebine koydu, bize döndü ve neler olduğunu anlattı..