Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Günah taksicilerde mi, sadece!.

Çarşamba günü Takvim'in birinci sayfasında harika bir gazetecilik vardı.
Gazetenin İstihbarat Şefi Mevlüt Yüksel, Taksim'e çıkıp, Karaköy'e gitmek isteyen bir taksi müşterisi olmuştu.
Yaşadıklarını resimleriyle haber yaptı..
"Dedim/ Dedi" haberi değil, vatandaşın baş sorunlarından birinin belgelenmesiydi yaptığı.. Alkış..
Dün sabah, bu defa bizim gazetede, ama çok önemsiz (!) olduğu için iç sayfada çift sütun bir haber vardı. Bana sorarsanız bu ülkenin en iyi gazetecilerinden, Emir Somer yapmıştı..
(Burda bir parantez açayım.
Öyle dertliyim ki.. Spor'dayken bir numaramdı Emir.. Polis adliyede de çok iyiydi ama biz polis adliye haberlerini, haber hikâyesi gibi yazmaktan cayıp, hap gibi vermeye başlayınca, en okunacak haberler, gazetelerden yok oldu. Polis Adliye bu ülkede "Gazeteci yetiştirme branşı" idi oysa.) İşte o Emir Somer, bu defa ayni denetimi Yenikapı'da yapan polisleri izlemişti.
İki haberden de, yakın mesafeye müşteri almayanlar başta müşteriye kazık atmanın türlü yollarını deneyen taksicilerin ne kadar bol olduğu, ne kadar olağan hale geldiği sonucuna ulaşılıyordu..
Aslında bu bilinen ve de mücadele edilen bir şey.. Ama yetiyor mu?.
Buyrun Taksim'e, buyrun Yenikapı'ya gidelim.. Ayni tas, ayni hamamı göreceğiz..
Peki ama neden?.
Çünkü koşullar taksi şoförünü, müşteri kazıklamaya zorluyor..
Çünkü bu ülkede, sorunu, köklerine inerek ordan, yani kökünden çözmeyi düşünen yok.
"Dostlar alışverişte görsün" uygulamalarıyla bu iş çözülse, bu işler abartmıyorum, ben İstanbul'a geldiğimden, yani 1980'den beri, yani 40 yıldır böyle, çoktan çözülürdü.
Niye çözülmüyor?.
Sevgili Süleyman Soylu'ya, trafik konusu ile bu kadar yakın, bu kadar içten ilgilendiğini yakın bildiğim İçişleri Bakanı'na 10 soru sormuştum.
İlk dördüne yanıt gelmişti.
Geri kalan altısının yanıtını, Ankara ve İstanbul'daki muhabir arkadaşlarım benim için derlediler..
Buyrun, İstanbul taksileri ve durumlarıyla ilgili 10 sorumun yanıtları..

***
1. İstanbul'da 17 bin 395 taksi plakası bulunmaktadır.
2. En son taksi plakası 1998'de verilmiştir.
3. 1997 yılı nüfus sayımına göre İstanbul'un nüfusu 9.198.809 iken 2018 yılı nüfus sayımına göre bu sayı 15.029.231'dir.
4. İstanbul'da bugün 36 bin kilometre kent içi yol ağı bulunmaktadır.
5. Taksi plakalarının yüzde 10'u, kendisine tahsis edilen ve emeği ile çalışarak işini yapan taksi sahiplerinindir. Yüzde 90'ı ise plaka ağası tabir edilen kişilerin elinde, hisseli veya noter kanalı ile rehinlidir.
Rehinli plakalar şahısların gibi gözükse de belirli bir "grubun" elinde bulunmaktadır.
Bu grup araç maliyeti fiyatını yansıtarak, plakaları üçüncü şahıslara piyasanın üzerinde yüksek ücretle vermektedirler.
Devletin ÖTV indiriminin yarısını bu grup, diğer yarısını da plaka sahibi almaktadır. Bu plakalar taksicilere kiralanmaktadır.
Yani, "Plaka tekeli" sayesinde günlük akan haksız ve vergisiz kazanç sağlanmaktadır.
6. İstanbul'da taksi plakasının fiyatını belirleyen, plakaları elinde bulunduran bu gruptur. Bugün piyasada plaka fiyatı 1.5 ile 1.6 milyon lira civarındadır.
Alım satım işinden vergisiz kayıt dışı kazanç sağlayarak bir nevi komisyonculuk da yapılmaktadır.
7. Plaka kirası aylık 7 bin ile 7 bin 500 lira arasındadır. Bu kira genelde yıllık hava parası olarak ödenmektedir. Şoför 12 saat çalışması karşılığında, o gün iyi iş yapabilmişse eline günde 80 ile 100 lira kalmaktadır.
8. Bu ağır şartlar bir kısım taksi şoförünü müşteri seçme ve kandırma gibi değişik yollara zorlamaktadır.
Plaka ağasına günde ortalama 250 lira ödemek zorunda olan ve 12 saat dinlenmeden çalışan taksiciyi (Kiralık taksiler çift vardiya çalışır) bir düşünelim önce..
Çift vardiya hesabıyla güne ortalama -500 lira ile başlayan taksici önce plaka ağasına ödeyeceği o 550 lirayı çıkaracak, kalanla da evini geçindirecek. Siz olsanız "Yakın mesafeye yolcu" alır mıydınız, mesela?.
Sıraya gir, bir saat bekle.. Sonra adam 5.5 liralık yere gitmek istesin de, sen sıranı kaybet.. Nasıl çıkacak, Ağanın ve evin parası?..
9. Araç temizliği, gece saat 3'te aracın diğer şoföre teslim edildiği esnada benzin istasyonunda bulunan oto yıkamalarda 15 dakika içinde üstünkörü yapılmaktadır.
Bu yıkama esnasında hiçbir şekilde steril malzeme kullanılmamaktadır. Araç içi mikrobik bir ortam olmasına rağmen, haftalık veya en azından ayda bir kere bile dezenfekte edilmemektedir. Bu aracın temiz ve sağlıklı olması mümkün mü, bu düzen içinde?.
10. Plakaları elinde bulunduran plaka grubu devrede olduğu sürece alt seviye gelire sahip olan şoför esnafından kurallara ve müşteriye saygılı ve araçlarının bakımlı olmalarının beklenmesi güçtür.
***
Şimdi Sevgili İçişleri Bakanıma, Sayın Soylu'ya soruyorum..
İstanbul'un nüfusu ve yolları misli misli artmışken, hâlâ 1998'in 17 bin plakası ile yetinmek ve yeni plaka vermemek, plaka karaborsasını teşvik etmek değil midir?.
Bu 17 bin plakanın sadece yüzde onu taksicilerin, gerisi taksiyi bile görmeden adeta bir haraç sistemi ile çalışan Plaka Ağalarının elindeyken, yeni plaka vermek, ağalara yeni kazanç ve haraç araçları tahsis etmek olmayacak mıdır?.
O zaman sorunu kökünden çözecek ve "Plaka ağalığı"nı ortadan kaldıracak çözümü bulmak ve uygulamaya koymak sizce kimin görevidir?.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA