"Tabii haylaz haylazdır. 18 yaşında işe başladım. Babamla her hafta haftalık kavgası yapıyorum. Yine bir cumartesi babamla haftalık yüzünden kavga ediyoruz. Babam tuttu, kasanın anahtarını bana verdi. 'Ne oldu?' dedim. 'Al' dedi, 'Bundan sonra buranın patronu sensin' Gittim kasayı açtım. İçi para doldu. İnanamadım. Şoka girdim. Hem benle para kavgası yapıyor, hem de içi para dolu kasanın anahtarını bana veriyor! Yaşadım diye düşündüm. Mesai o zamanlar bizde öğlen bitiyor ve herkese haftalık dağıtılıyor. Gittim kasanın başında oturdum, haftalıkları ödemeye başladım ama bir süre sonra baktım para kalmadı! Babam da öbür odada oturuyor; koştum, 'Paraların hepsi bitti. Bana para kalmadı' dedim. Babam, 'Patron sensin. Beni ilgilendirmiyor' dedi. 'İyi de baba' dedim, 'Önümüzdeki haftaya da para kalmadı. Ne yapacağız?' Babam, 'Patron olmak kolay mı, sorumluluk sende'dedi. O gün o kasanın anahtarını verdiği gün, içime iş kıvılcımını soktu babam. Gecelere kadar çalıştım, sosyal hayatım bitti. Derken ilk hafta, haftalık parasını cuma günü öğlen tamamlayıp kasaya koydum. Sonra iki haftalık ödeyeceğim parayı kasaya koydum. Aradan bir ay geçti, ben üç ay haftalık ödeyecek kadar parayı kasaya koymuştum. Üstelik ne ben el sürüyor, ne de kimsenin el sürmesine izin veriyordum. Babam o zaman bana yetki verdi. Küçük çocuk ne anlar demedi."