Yer sofrasında sahur
Dönelim izlenimlere... Messi Tekstil'den çıkıp, bakanla sahur yapacağımız Ebedi-Sevim Sertkaya çiftinin evine gidiyoruz... Yer sofrasında sahur... Sofrayı bir donatmışlar... Çoğu daha önce görmediğim Güneydoğu yemekleri... Bakan aHaber'den Birsu Eren'e yörenin yemekleri ve ramazan geleneklerini anlatırken sahurunu bile yapamadı. Ama biz aHaber Spor Müdürü Fatih Kuşçu'yla tirşik kebabının üzerine bulgur pilavı döküp yiyecek kadar, mutat rejimi bir kenara attık.
Bakan Bey'in Kürt damarı tutmuş
Mehmet Şimşek'i Merrill Lynch'teki bankacılık günlerinden de tanırım. Her zaman kibardı. Ama ülkenin en önemli bakanlıklarından birine atanınca da değişmemiş kibarlığı... Konuklarının ayakkabılarını giymesine yardım edecek kadar alçak gönüllü. Gerçi gördüğüm her Batmanlı öyle... Sizi hoşnut etmek için deyim yerindeyse yırtınıyorlar. Şimşek'in bir başka özelliğini daha öğrendim tesadüfen... Gözü karaymış. Malum bakan bir yere giderken korumaları, partililer vs. de beraberinde gidiyor. Sahur gecesi bir hikâye anlatıldı bana. Ben heyetten birisine "PKK sizi rahatsız ediyor mu, BDP'yle aranız nasıl, parti çalışmalarınıza karşı onlardan bir tepki var mı" diye sordum. Neler duyduğumu burada ayrıntılarıyla anlatmak istemiyorum... Ama Mehmet Bey'in bu ülkenin bir milletvekili, bakanı ve hepsinden önemlisi bir Batmanlı olarak "Şehrimde istediğim gibi dolaşırım" tavrını kendime çok yakın buldum. Anladım ki, Mehmet Bey'in Kürt damarı tutmuş... "Siz Kürtseniz ben de Kürdüm" diyor. Öte yandan geceyarısı ziyaret ettiğimiz Messi Tekstil'in BDP'nin kalesi sayılan mahallede yer alması... Ve oradaki insanların huzur içinde çalışması... BDP'nin de birkaç kendini bilmezin, zamanında Maliye Bakanımızın seçim çalışmaları sırasında yaptığını öğrendiğim terbiyesizliği tasvip edecek bir parti olmadığını düşündürüyor bana...

Şimşek'in sıkıntıları
Bakanla sahur sonrası kısa bir ekonomi sohbeti yapma fırsatımız da oldu. Anladığım bakan, Batman'ın sıcağında oruçlu olarak yüksek tempoda çalışmanın yanı sıra bir de bütçe için azapta. Malum bakanlığının başından bu yana, Türkiye bütçesi rekorlar kırıyor. Yıllardır kara delik olan belediye bütçelerini de adam etti. Mahalli idarelerin bütçe fazlası oluştu. Ama şimdi düşen vergi gelirinden ve artan harcamalardan sıkıntılı. "Bakanım vergi geliri düşük diye şikâyet ediyorsanız niye büyümeyi frenlemek yerine desteklemiyorsunuz" dedim. "Kamu harcamalarıyla büyümeye çalışmak..." dedi. "Eyvah bakan ekonomiyi baştan anlatacak" diye geçirdim içimden. Ama hak da verdim... Anasından ekmeği, suyu Kürtçe öğrenmiş, Türkçe'yi sonradan konuşup yıllarca yurtdışında kalmış bir politikacının iyi niyetli açıklamalarını, sırf belaltı muhalefet ve AK Parti düşmanlığı yapmak için, öyle çarpıtarak veriyor ki bazı gazeteci arkadaşlarımız, o da açık bırakmamak için ilkokul talebesine anlatır gibi titizlikle konuşmaya çalışıyor... Değerli sohbet anlarımızı boşa tüketmemek için "Yok yok, ben de kamu harcamalarından bahsetmiyorum" diye sözünü kesiyorum... Malum kamunun payının yüzde 10'a indiği bir ekonomide kamu harcamalarıyla ekonomiyi canlandırmak testiyi büsbütün kırdırır. Ne övündüğümüz rekor bütçe kalır, ne dünyada ekonomik başarısı örnek gösterilen ülke gururumuz... Faizi sordum. "Niye hâlâ faiz bu kadar yüksek. Dünyada negatife geçti, bizde gecelik yüzde 11.5. Ekonomi durur, Hindistan'ın düştüğü sarmala düşeriz" dedim. Durdu... "Merkez Bankası enflasyon hedefini doğal olarak bir kredibilite unsuru olarak görüyor" dedi. Ben de sözümü tutamadım. "Ama bütçe iyi olmazsa duvara çarparız 2001 öncesinde cari açıktan değil..." dedim. Aynı anda onun ağzından İngilizce, benimkinden Türkçe bütçe açığı ve cari açık anlamına gelen 'ikiz açık kriz çıkartır' sözleri dökülüverdi.
Merkez'in inadı 'bencillik'
Merkez Bankamız kendi ekonomik, itibar evreni içinde haklı olabilir. Ancak dünyadaki gelişmelere kulak tıkayıp, "temkinliyiz" söylemiyle, son iki aydır faizi indirmeyerek... Halkın oylarıyla seçilmiş bir hükümet ve onun bir bakanının evrenine bir şekilde mütecaviz olmakla haksızlık ediyor bence. Ekonomik anlamda yanlışlığı tartışmasız bir inadın sürmesi, en basit tabiriyle 'bencillik' olarak tanımlanabilir. Mehmet Şimşek'le vedalaşmadan önce "Faiz böyle yüksek giderse, yılbaşında piyasayı manipüle ederek, halkı, işadamlarını korkutarak, yüksekten döviz satıp, iyi fiyatla, bono, hisse senedi alan faiz lobisi büyük kâr eder. Sonra da bütçe açığını bahane edip yine dolar 2.5 lira olacak demeye başlar" sözleriyle sohbeti noktaladık. Bakan da "Ne yapabilirim" manasında bir jestle karşılık verdi.
