İlk demeçlerinden bu yana ABD Başkanı ile diyaloğunu 'samimi ve özlü' diye niteleyen Rus lider, iki ülke arasında atılan ilk adımların sorunların tam olarak onarılmasının önünü açabileceği umudunu da hemen her fırsatta dile getiriyor.
Önceki gün de Trump'ın Beyaz Saray'a gelişiyle birlikte ilişkilerin yeniden canlandırılması için 'tünelde bir ışık' belirdiğinin altını çizdi. Çünkü Putin, Trump liderliğini bütün meseleleri aşabilecekleri bir sigorta olarak görüyor. Bunu net kelimelerle dile getirmekten de çekinmiyor.
Hatta sırf Trump'ı zor durumda bırakmamak için Ukrayna önerileri konusunda Batılı medyanın 'taviz' dediği bazı 'esnekliklere' bile yeşil ışık yaktı.
***
Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir
Zelenski daha uzlaşmaz bir profil çiziyor. Nitekim
Batı medyası dahi
Zelenski'nin şimdiye kadar ABD başkanının gündeme getirdiği
her noktayı reddettiğinin altını çiziyor. Öyle ki Zelenski, Ukrayna'da milyonlarca Rus kökenli vatandaşı olmasına rağmen
'Rus dilini yasaklayan mevzuatı' geri çekmeyi dahi reddediyor.
Oysa uzlaşmaz, sert ve savaş yanlısı diye gösterilen Putin ise sergilediği diplomatik tutumla
Batı'nın algı operasyonlarını tersyüz ediyor. Aslında Putin
hedeflerini değiştirmeden sadece söylemini yumuşatarak bunu başarıyor.
Zira Trump ile yakaladığı tarihi şansı harcamak istemiyor. Daha doğrusu
Avrupa ülkeleriyle Kiev'in tuzağını bozmakta kararlı. Hatta Zelenski ambargosunu bile kaldırdı Putin. Daha önce
gayri meşru diye nitelediği Zelenski ile gerekirse görüşebileceğini söyledi.
Belki de bu yüzden olsa gerek Trump, olası bir Putin-Zelenski arasındaki ilk görüşme için
'Bensiz daha iyi olurdu' demeye başladı.
Kremlin'in eli güçlü. Daha rahat. Her yerde taleplerini net şekilde dile getiriyor.
Rusya'nın Ukrayna'nın
tarafsız olmayı, silahsızlandırılmayı ve sahadaki yeni toprak gerçekliğini kabul etmesi hâlinde sorunun çözülebileceğini vurguluyor.
***
Zira Trump da Kiev'i makul gördüğü bu şartları benimsemeye zorluyor. Ne var ki
Zelenski ile Avrupalı müttefiklerinin izlediği strateji Rus ve Amerikalı liderlerin yürüttüğü
'ortak barışa' ulaşma çabalarıyla çelişiyor. Çünkü her ne kadar Trump ve Putin yürüttükleri diplomasiye
'ortak barış çabası' dese de Ukrayna ve
Avrupa bunu
'tam teslimiyet' diye algılıyor.
Dolayısıyla
Avrupa ülkeleri, savaş sahası ile mahkeme salonunu karıştırmanın travması içinde. Hâlbuki
hak, hukuk, egemenlik ve adaletin yeri
değildir savaş alanları.
Cephede en geçerli hukuk ve yargıç sadece güçtür.
Rus lider Putin de bunun farkında. O yüzden
savaş molası anlamına gelecek
bir ateşkes yerine daha geniş ve
küresel sistem dizaynıyla ilgili hedeflerine hizmet eden
'kalıcı barış'ı savunuyor. Hâliyle Zelenski vetosu ve
Avrupa'nın çocuksu kaprisleri nedeniyle bu imkânı harcamak istemiyor. Çünkü
Putin'in asıl hedefi Ukrayna'daki savaşa çözüm bulmanın ötesine geçiyor. Ukrayna'da istediği sonucu alamazsa da olur. Tavizlere hazır.
Şu sıralar Putin'in tahammül edemeyeceği tek şey varsa o da
ABD Başkanı Trump ile yakaladığı
barış sürecinin rayından çıkarılmasıdır. İşte Putin sırf bu riski bertaraf etmek için gereken her tür diplomatik esnekliği göstermeye devam edecektir.