Terörsüz Türkiye-Terörsüz Bölge hedefinin son dönemde karşılaştığı sınamalar, "bir konuda" çok dikkatli ve titiz olunması gereğini yine gösterdi. Tarihi nitelikteki bu "devlet projesinin" günlük siyasi polemiklerin parçası yapılmaması, tabiri caizse süreci zehirlememesi hayati önem kazandı. TBMM'de kurulan ve görevinin son aşamasına giren Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun, İmralı'ya milletvekili heyeti gönderilmesi noktasında yaşadığı tartışmalar, görünür gelecek açısından "uyarı niteliğinde" idi. Ağustos-Aralık arasındaki 4 aylık sürede oldukça olgunlukla ve partiler üstü ilerleyen Komisyon çalışmaları, "dananın kuyruğunun kopacağı" eşikte maalesef bazı partilerin güncel hesaplarına da malzeme oldu.
CHP, yolsuzluk kovuşturması kapsamındaki Ekrem İmamoğlu ve diğer partili belediye başkanlarına ilişkin ajandasını Komisyonun, demokratikleşme perspektifine oturtmaya çalışırken, DEM Partili isimler de Kandil'deki dirençli odakların etkisinde kalarak maksimalist taleplerini, sıcak meseleye dönüştürmeye teşebbüs etti.
Her iki parti açısından bakıldığında şunu söyleyebiliriz:
Terörsüz Türkiye iradesine dönük toplumsal destek, İmralı'daki aktörün rol almaya başladığı anda ciddi biçimde denge değiştiriyor. CHP, bu hassasiyetin siyasi maliyet üreteceği öngörüsüyle vaziyete teğet geçerken, DEM'liler sürekli İmralı üzerinden mesaj vererek büyük bir projeyi şahsi ikbal beklentisine sıkıştırmaktan geri durmuyor!
***
Yukarıdaki genel tespitler ışığında, Terörsüz Türkiye yolunda atılacak zorlu ama gerekli adımlar bağlamında şu hususun altını çizmekte fayda var.