Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FUNDA KARAYEL

Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut

Lahey’de yaşayan Türk kadınların deneyimleri, gurbetin derin izlerini taşıyor. İşte o kadınlar, ülkelerinden kilometrelerce uzakta yaşamanın getirdiği özlemle başa çıkmanın yanı sıra, ayrımcılık gibi karşı karşıya kaldıkları zorlukları anlattı

Yunus Emre Enstitüsü ve Lacivert Dergi'nin iş birliğiyle düzenlenen yurt dışı buluşmaları, Türk diasporasıyla doğrudan temas kurarak onların deneyimlerini anlama fırsatı sunuyor. Hollanda'nın kenti Lahey'deki Türklerin yaşadığı zorluklar, gurbetin getirdiği acılarla dolu olsa da, umut ve dayanışma duygularıyla da dolu. Birçoğunun evlilik yoluyla geldiği Lahey'den o Türk kadınlarının ülkesine mesajları var: Gurbet zor! İşte o kadınlar yaşadıkları ayrımcılığı, endişelerini ve ülke özlemini SABAH Pazar'a anlattı.



MİNE TEMEL - EV HANIMI
AYRIMCILIĞI ÇAKTIRMADAN YAPIYORLAR

28 yıldır Lahey'de yaşıyorum, Türkiye'yi çok özlüyorum. Eski eşimle planımız Türkiye'ye dönmekti, "Küçük oğlanı da evlendirelim, dönelim ülkemize" diyorduk, niyetimiz kesin dönüş yapmaktı ama beş yıl önce boşandık. Emekli olunca altı ayımı Türkiye'de geçirmek istiyorum. Göçmen psikolojisini şöyle anlatabilirim, eviniz nerede yaşıyorsanız orası oluyor. Burada çarşıya çıksanız hiç yabancılık çekmezsiniz, çok Türk var. Hollandalılar da Türkçe öğrenmeye başladı. Market, fırın, dükkanların sahiplerinin hepsi Türk. Ufak tefek ayrımcılıklara maruz kaldım ama ayrımcılığı da kibar yaptıklarını söylemeliyim. Bir gün hastaneye gittik oğlumla sıramızı bekliyoruz. Bizden sonra gelen herkesi aldılar içeri, bize bir türlü sıra gelmedi. Hastane kartımız var, normalde kartı alıp işlem yapıyorlar, bizim kartımızı da almadılar. Böyle tam adını koyamadığım bir ayrımcılıktı, bilerek almadılar bizi beklettiler. Biraz PKK konusunda zorluklar yaşıyoruz. Çok çektik benim başıma gelmedi ama arkadaşlarımızı çok dövdüler.



FİGEN ARSLAN - ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ
BİRİNE BEDDUA EDECEKSEN
GURBETTE YAŞA DİYECEKSİN
Laiden Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde araştırma görevlisiyim. Uzun bir süredir burada yaşıyorum. Bir insana beddua edeceksen, "Gurbette yaşa" diyeceksin. İnsanın yaşamındaki en acı durum gurbette yaşaması çünkü. Türkiye'ye gittiğimizde bize "Alamancı" diyorlar, ikinci sınıf insan oluyoruz. Hollanda'ya gelince de göçmen oluyoruz. Ne kadar okursan oku, ne yaparsan yap Ne Türksün ne Hollandalısın, iki arada bir deredesin hep. Göçmenlik zor, sürekli başarılı olmaya, kendini ispatlamaya çalışıyorsun. "Hastanede çalışıyorum" dediğim zaman başörtülü olduğum için "Temizlikte mi çalışıyorsun" diye soruyorlar, halbuki başörtülü doktor da olabilir. Araştırma görevlisiyim deyince "İngilizce de mi biliyorsun sen!" diyorlar. Hollandalıların ayrımcılıklarına alıştık ama Türklerin, Türklere yaptığı ayrımcılık bize çok acı geliyor. Bazı yerlere başörtülüyüz diye giremiyoruz, bunu Türkün bize yapması çok ağır.



SONGÜL AKKURT
GURBETÇİLİK ZOR

32 senedir Lahey'de yaşıyorum. Çay kahve dağıtıyorum hastanede, gerektiğinde temizlik yapıyorum. 15 yıl oldu hastanede çalışmaya başlayalı, çocukları büyüttükten sonra başladım. Ben ikinci kuşak sayılıyorum. Biz ikinci kuşaklar farklıyız, dil yetersizliği sorunu yaşadık. Ama çocuklarım üçüncü kuşak, şanslı hepsi, güzel yerdeler, dil sorunları yok. Gurbet zor ama çocuklarımızdan umut var. Bizden önceki birinci kuşaklar birbirine daha çok destek oluyormuş. Ama bizim zamanımızda destek hiç yok. Son zamanlarda şu da var, biz göçmeniz burada Türkiye'de de gurbetçiyiz ama her şekilde göçmenlik de gurbetçilik de zor. Biz kendi ülkemizde de gurbetçi olduğumuz için dışlanıyoruz.



HATİCE TUFAN - SOSYOLOG
ÇOCUKLARI OKUTUP, SOSYOLOG OLDUM

Lahey'e gelin olarak geldim, 33 yıldır burada yaşıyorum. Ben ailemin zoruyla evlendirilmiştim ve gurbete gönderildim. Türkiye'de fakirsen kızlar ya zengine ya da Alamancıya veriliyordu. Ben de bunu yaşayanlardanım. Yaşınız kaç olursa olsun hayaller bitmiyor. Hayalimde üniversite okumak vardı ama Türkiye'de okuyamadım. Çocuklar büyüdü, ben de burada üniversite sınavına girdim, sosyolojiyi kazandım. Şu an çiçeği burnunda bir sosyoloğum. Zorluklar yaşadık burada hâlâ da devam ediyor. Antep'ten geldim buraya ama kimsem yoktu, burada güzel dostluklar biriktirdik.



AYLA İLTER
KORKUDAN DIŞARI ÇIKAMAZDIM

Aslen Elazığlıyım, 30 yıldır Lahey'de yaşıyorum. Türkiye'den sonra buraya İlk geldiğimde burası köy gibi geldi. Dil bilmiyordum, korkudan dışarı çıkamıyordum. Eşimle ayrıldık, ben çocuklarımı en iyi şekilde büyüttüm. Okullara gittim dil öğrendim, çocuklarımı yetiştirdim, sosyal ortamlarda kendime çevre yaptım. Zamanında komşularımızın çocuklarını ellerinden aldılar.



JALE ÇELENK- AVUKAT
MADEM UYUM SAĞLAYAMIYORSUN
GİT DİYORLAR
Annem ve babam buraya işçi olarak gelmiş. Yozgatlıyım ama aslen Ardahanlıyım. Ailem Lahey'e yerleşmiş, ben bir yaşındaymışım. Bu ülkede zorluklar jenerasyonlara göre değişiyor. Birinci kuşak örneğin annemler çok zorlandılar, korktular ve adaptasyon sorunu yaşadılar, aradıklarını hemen bulamadılar. Onlar yatırımlarını bize yaptı. İkinci jenerasyon adaptasyon sağladı. Birinci jenerasyon bize "Ülkemize dönüyoruz, döneceğiz" isteğiyle bizi arafta yetiştirdi. Burada kabul görmek için çabalamak yorucuydu. Ayrımcılık yaşadık ama iki dünya birbirini tanımadığı içindi zamanla kaynaştık ve ayrımcılığı aştık. Şu an ayrımcılık var çünkü savaşlardan kaçıp buraya gelenler var, çok fazla kültür bir arada dolayısıyla Hollanda halkı da rahatsız olabiliyor. Kendi imkanlarından çalındığını düşünüyorlar. Irkçılık çok ama Türklere özel değil bu, herkese yönelik. Afganistan'dan, Irak'tan, Suriye'den gelene de böyleler. Hollandalılar da "Madem uyum sağlamıyorlar gitsinler" diyorlardı. Bizim ülkemizde de neden Suriyeliler burada diyenler var burada da durum farklı değil. Türkiye'ye gittiğimizde aramızda çok büyük uçurum olduğunu fark ediyorum, bize Türk gibi davranmıyorlar Avrupalı Türk olarak davranıyorlar. Türk kültürünü tanıtmak için birer köprü görevi görüyoruz biz her programımızda bunu vurguluyoruz.



LEYLA KARABULUT GÜNEŞ / YEMEK BLOGGERI
BİLEREK MÜSLÜMANLARIN ÇOCUKLARINI ELİNDEN ALIYORLAR
Hollanda'ya evlilikten dolayı geldim ama geldiğim ilk günden beri kendimi buraya hiç ait hissetmedim. Hep ülkeme geri dönmek istedim ama ülkeme geldiğimde de oraya ait olamadığımı gördüm. Orada Alamancı burada yabancı! Biz iki ülke arasında sıkışmış çok zor günler yaşamış insanlarız. Buranın diline kültürüne ne kadar ayak uydursak da istenilmeyen bir insan olduk. Çabalarımızın hepsi boş olur.
Burada kötü bir olay olduğunda örneğin inşallah deriz müslüman değildir. Müslüman yaparsa biz iki kere suçlanırız. Bizi inciten konu teröristlerin burada yaptıkları. Kader yazdı, buraya geldik. Eşimin akrabası çok değerli bir karı koca vardı, burada çocuklarına kötü davranıyor diye abarttılar devlet çocuklarına el koydu. Kadını görseniz şeker gibi kadındır. Bu kadının üç çocuğunu aldılar iki çocuğu geri verdiler birini vermediler. Annesi şöyle anlattı olayı bize: Kucağımdan çocuk düştü, kafasını çarptı, kötü annedir dediler elimden aldılar."
Amacınız korumaksa çocukları neden ikisini geri verdiniz, birini vermediniz. Çocuklar şu an anneyi öpemiyor bile polisler araya giriyor. Ben bu oyundu diyorum. Binlerce çocuk var ailelerin elinden alınıyor. Maddiyat da var bu işin içinde. Dertleri çocukları korumak değil, çok para alıyorlar. Ticaret yapıyorlar, belki dinlerini değiştirip müslümanlardan intikam alıyorlar. El konulan çocuklar büyüdü, şimdi konuşuyor hiçbiri mutlu değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA