Derishow 10 yıllık aradan sonra tekrar Nişantaşı'na döndü. Derishow'un yaratıcısı ve sahibi Fatoş-Sancar Ahunbay çiftinden, Fatoş Hanım ile markanın 30. yılında hikâyesini ve yapacaklarını konuştuk. Kendi bakış açısını sunan, özgün bir Türk hazır giyim markası olan Derishow'un aynı zamanda tasarım kaptanı Fatoş Ahunbay İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde okurken, eşi Sancar A h u n - bay'la birlikte hobi olarak kıyafet tasarlamaya başlamış. Kıyafetler o kadar beğenilmiş ki, o dönemde şık bir butik açmayı hayal etmiş. Bunu da 1982'de Derishow'u kurarak gerçekleştirmiş. Meslekleriyle ilişkili dekorasyon markaları Mimarca ise tam 17 yıl sonra gelmiş. Bugün 6 mağazası olan Derishow, her sezon 150'si deri olmak üzere 500 yeni model çıkarıyor.
Dallas dizisinin Sue Ellen'i Linda Gray 80'lerde sizden alışveriş yapmış, ilk yıllar nasıldı?
79'larda başladı hikâye. Önce Şile bezi üzerine baskılar yaptık. Hipi felsefelerinin olduğu hümanist devirlerdi. Daha ilk günlerde ürünlerimiz Hilton otelinde satış kabulü görmüştü. İşin ilginç yanı bu işe başlarken babalarımızdan 11 bin lira para almıştık. Yaz sonunda babamızdan aldığımız para hariç 123 bin lira kazanmıştık. Bizim ailede bir büyükelçi vardı. Onun maaşı 3 bin liraydı o dönem. O dönem Hilton'da kalan birçok yabancı ünlü bizim elbiselerden satın alıyordu. Prenses Nur, Linda Gray (Dallas dizisi Sue Ellen karekteri).
Peki sonra?
Kışa ne yapacaksınız dediler. Deri parçaları bulduk kadifelerin üstüne koyduk, bir şeyler yaptık. Deri tasarlamaya başlamıştık. İlgi gördü. Çünkü o dönem Türkiye'de bizden başka deri tasarımı yapan yoktu. Hayallerimizin peşinden gittik. 82'de ilk mağazamızı açtık. Yani 3 yıl içinde mağaza yapacak parayı topladık. Aslında az gelişmiş olmak önemli bir güçtür. Biz bunu çok erken keşfettik.
80'LERDE LA FAYETTE'YDİK
80'li yılların ortalarına geldiğinizde Nişantaşı'nda bir sokakta 5 dükkanınız oldu. Bu size ne kattı?
Büyüklerimiz geliyordu, siz artık marka oldunuz diyorlardı ama biz anlamıyorduk. Anlamak istemiyorduk, çünkü o ruhu kaybetmek istemedik. Bir gün bir Fransız geldi dükkâna, zorla anlaşma yapmak istedi. Araştırdık, bir de bir baktık Gallerie La Fayette'in satın almacısı. Sonra anlaştık, ihracata başladık. 80'li yılların ortasında ürünlerimiz, Paris Gallerie La Fayette'e satılmaya başladı.
80'li, 90'lı yıllarda ilk'leriniz var. Neydi onlar?
New York fuarına davet edildik, parasız. Gitmedik. Vouge'a ilk ilan veren Türk markası biziz. Türkiye'ye ilk Hint kumaşını sokan biziz. Paris'te showroom açan ilk Türk markasıyız. Akmerkez mağazasını açmadan önce Paris'te mi mağaza açalım, Akmerkez'de mi diye çok düşündük. Kiraları aynıydı. 45 bin dolar. Akmerkez'de karar kıldık, eğer Paris olsaydı Saint Germain'de şu anda Kenzo'nun olduğu mağazada biz olacaktık.
SELÇUKLU FİGÜRLERİNİ PİCASSO SANIYORLAR
Türk ekonomisini nasıl buluyorsunuz?
İyi gidiyor. Ülkesine çok güvenen bir karı-kocayız. Türkiye'nin çok büyük bir adımla öne zıplama durumu olduğunu görüyorum. Biraz kendimizi tanısak, kendimize güvenirsek daha iyi olacak. Bizim ülkemizin son 20-30 yılının en önemli yanlışı bu. Dünyayı kavrayacağız derken kendimizi kavramayı unuttuk. Gidip Budizm öğretileriyle ilgileniyoruz. Oysa Anadolu'da pek çok öğreti var. Anadolu'nun merkezine gitseler huzuru ve mutluluğu zaten bulacaklar.
Sizin Mimarca'da Anadolu var mı? Olmaz mı? Bizim bazı objelerde kırmızı kız resmi var. Bunlar Selçuk çinilerindeki kadın başları (Karatay Çini Eserler Müzesi, Konya). Onu çağdaş algıyla büyütüp gösterdiğimiz de müşteri bize soruyor, Picasso'nun hangi eseri? Kendimizi kendi ülkemizi tanımamız gerek. Yabancı özentiliğinden kurtulmalıyız.
YERLİ ÜRETİM İÇİN MÜCAHİT TASARIMCI GEREK
Siz 'yerli malı yurdun malı' taraftarısınız değil mi?
Dışarıya harcanacak parayı harcatmamakta ihracat kadar önemli. Ne yazık ki üst düzey markalarımız ithalatın markası olma yolunu seçtiler. Biz üretken olmak istiyorduk. Parası olan insanın gelip almayı hayal ettiği bir marka olmamalıyız dedik. Şu anda da istediğimiz durumdayız. Sanatçı kadar duyarlı, zanaatçı kadar edepli olmaya çalışan endüstriyel bir tasarım ekibiyiz.
Son 5 yılda tasarım kendini buldu deniyor. Mimarların müteahhitlerle buluşması, tasarımcıların da perakendecilerle buluşması gibi?
Yanlış demiyorum. Bu asla yanlış değil. Ama bağımsızları da olmalı diyorum. Dünyanın ihtiyacı olan şey de bu. İnsanın duygusal ilişkisi bile pazarlama duygusu oldu. Bağımsız sinemacılar Türkiye'de çok başarı elde ediyorlar. Bağımsız tasarımcıların da çoğalması gerek. Yerli ürün, yerli üretim için mücahit tasarımcılar gerekiyor.
Ülkeye ve ekonomiye katkısı ne olur?
Türk tasarımı ne zaman olacak deniliyor ya, Türk tasarım anlayışı bence tasarımcı çalıştıran büyük markayla olmaz. Dünya sahnesinde oynamaya hazır tasarımcılar kendi ülkesinde iyi duran bağımsız tasarımcılarla olur. Onlar dünyadaki skalanın en üstüne direkt atlar.
SİYASETÇİ EŞLERİ DE MÜŞTERİMİZ
Ahunbay, Türkiye'ye gelen üst düzey devlet erkanının eşlerinin de kendilerinden alışveriş yaptığını söyledi. Ahunbay, "Devletimizin en üst kademesi, politikacıların eşleri, bizden ceket alışverişi yaparlar. Yurtdışına giden birçok üst düzey siyasetçi, yönetici Türk markası giymek istiyor. Bizden bir şey alıyor" diyor.