Beden zamanla zayıflıyor, yoruluyor, dönüşüyor...
Günümüzün ticaret dünyası, bedenin çözülüşünü durduracağını iddia edip aklımızı ütülüyor.
Aklımız dedim de...
O ne hâlde?
Özel üretildiği iddia edilen bir bakım kremiyle her gece yatmadan önce aklımızı da sıvazlayabiliyor muyuz?
Sabahları bir parça daha "dinç" kalsın diye tempolu yürüyüşe çıkartabiliyor muyuz aklımızı?
İmkânsız...
Üstelik aklımızın kalan son "canlı" parçalarını da sosyal medyada öldürmekle meşgulüz.
***
Geçen gün Ahmet Rasim Hoca şöyle yazdı: "Aklı başında, cin gibi olmak istiyorsanız yağlı yiyin, karbonhidrattan uzak durun. Yağ dediğimiz hakiki köy tereyağı, sade yağ, soğuk sıkım zeytinyağı..."***
İşe bak!***
Ne yapsak!***
Youtube'da canlı yayın yaparken deprem başlayınca "Oğlummmmm, ne güzel deprem oluyor be" diye haz içinde dans etmeye başlayan fenomene dönmemiz işten bile değil...
Sıkı tutunmak zorundayız...
Nereye?
Aklımıza tabii...
***
NOT DEFTERİ
Bazen aklıma bir düşünce geliyor: "Acaba o zamanlar aklımı mı kaçırmıştım, aslında bir akıl hastanesinde miydim? Belki de hâlâ oradayım..." (F.DOSTOYEVSKİ / Kumarbaz)