Gazze'de tarihin en vahşi soykırımını sürdüren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dünyayla alay etmeye devam ediyor. Küstah bir şekilde "Gazze'de soykırım yapmadıklarını, soykırım olsa kötü iş çıkardıklarını, çünkü Gazze'de herkesin ölmediğini" söyledi. Kaçacak delik araması gereken savaş ve insanlık suçlusu bir caninin bu sadist açıklamalarının bir nedeni var. Cesaret aldığı güçler var. Yoksa bırakın böyle rezilce dalga geçmeyi, insan içine bile çıkamazdı.
Fakat post-kolonyal çalışmalar konusunda uzman olan Adam Miyashiro'nun, The Middle East Eye'da da dile getirdiği gibi bu problematiğin temel nedeni Japonya'dan Filistin'e kadar, özellikle modern dönemde ABD liderliğindeki Batılı emperyalist şiddetin kurbanlarının insanlıktan çıkarılmasına, kitlesel cinayetlerin yeniden tekrarlanmasına ve rasyonalize edilmesine olanak sağladı.
Gazze'de de görüldüğü üzere soykırım meşrulaştırılmakla kalınmıyor kurbanların haklarını savunan dünya halkları da tıpkı katledilen Gazzeli masum bebek ve diğer siviller gibi insanlıktan çıkarılarak muhatap alınmıyor. İnsanlığın acıları alaya alınıyor.
***
Bu da soykırım yapanlardan hesap sorulmadığı için oluyor. Eğer
80 yıl önce 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya atom bombası
atıp bebek, çocuk, kadın,
yaşlı, genç, hayvan ve bitki ayrımı
yapmadan bütün canlıları yok
eden ve
344 bin 306 insanı katleden ABD, bu insanlık
suçu için bir bedel ödeseydi bugün
Gazze'deki soykırım tekrarlanabilir
miydi?
3 gün sonra 9 Ağustos 1945'te (80 yıl önce bugün)
ABD bu kez Nagasaki'ye atom bombası attı. Şehri içindeki bütün canlılarla birlikte Hiroşima gibi dümdüz etti
. 160 bin insanı daha katletti.
Dolayısıyla
"Gazze Kasabı" Netanyahu'nun soykırımla dalga geçmesi boşuna değil. Hatta Hiroşima ve
Nagasaki'den 80 yıl sonra
"Gazze'ye nükleer saldırı" çağrıları tarihteki acılardan ne kadar az şey öğrenildiğini gösteriyor.
Daha utanç verici olanı ise 80'inci yıl anma törenlerinde Hiroşima'nın kurbanları anılırken Japonya ve BM'nin tarihteki bu ilk kitlesel silahlarla işlenen vahşi soykırımın faili ve suçlusu olan
ABD'nin adını anmaya cesaret edememesidir.
***
Bundan cesaret alan siyonist İsrailli ve
ABD'li sadist siyasiler bu nedenle
yüzleri hiç kızarmadan ve vicdanları zerre sızlamadan Hiroşima ve Nagasaki gibi Gazze'ye de nükleer bomba atılmasını söyleyebiliyor.
Cumhuriyetçi Kongre Üyesi
Randy Fine, Gazze'ye nükleer silah atılmasını öneren ilk Amerikalı siyasiydi. Ardından 21 Mart 2024'te Cumhuriyetçi Kongre Üyesi
Tim Walberg bu barbar düşünceyi dillendirdi. Gazze'ye nükleer bomba atılması gerektiğini söyleyen
ilk İsrailli sadist siyasi ise Yahudi Güç Partisi'nden Miras Bakanı Amichay Eliyahu oldu. Hamas'ın
7 Ekim 2023'teki Mescid-i Aksa Tufanı taarruzuna
Gazze'nin nükleer bombayla haritadan silinerek yanıt verilmesini talep etmişti.
Daha sonra bu
kepaze kervanına onlarca psikopat siyasi figür daha katıldı. Hatta emperyal güçler işi o kadar azıttılar ki
2024 Nobel Barış Ödülü'nü atom bombası kurbanlarının hayatta kalan yakınlarının haklarını savunan
Japon Nihon Hidankyo adlı sivil toplum grubuna verdi.
Pişkinliğin dik âlâsıydı bu hamle. Grubun lideri
Toshiyuki Mimaki, ödülü Gazze'deki yardım çalışanlarının hak ettiğini söyleyerek
emperyal nükleer istihzayı ve sadist anlayışı tuzla buz etti.
Hâsılı kelam, sadist siyasiler ve emperyal kurumlar dile getiremese de halkların kolektif hafızası Hiroşima'dan Gazze'ye uzanan bu tür barbarlıkları asla unutmaz. Gün gelir illaki hesabını sorarlar. Zira
küresel vicdanın yükselen öfke dalgası soykırımla dalga geçenleri de nükleer soykırım çağrısı yapanları da er veya geç boğacaktır. Bundan şüphemiz yok.