Siyonist paradoksun cenderesindeki ABD Başkanı Donald Trump'ın işi gerçekten zor. Göreve gelir gelmez Gazze'de ateşkesi sağlayacağını ve Ukrayna'ya barış getireceğini söyleyen iddialı çıkışlarda bulundu. Hatta azılı siyonist İsrail yönetimine geçici de olsa Gazze'de ateşkesi kabul ettirebildi.
Ancak gelişmeler bize ABD başkanı da olsa Trump'ın, Yahudi lobilerinin tekelindeki Amerikan derin devleti, silah şirketleri ve finans çevrelerinden oluşan 'şeytan üçgeni'ni aşmakta hayli zorlandığını ve her taraftan kuşatıldığını gösteriyor. Derin bir ikilemdeki Trump'ın genel stratejisi bu nedenle hep zikzaklı oldu. Siyonist dayatmalar ilan ettiği vizyonu pratiğe dökmesini ya engelledi ya da ertelemesine yol açtı.
Bu bağlamda özellikle de Gazze'de dünya kamuoyunda hayal kırklığına yol açtı. İlk başlarda her ne kadar dirense de veya direniyor görünse de günün sonunda teslim olan bir Trump tablosu çıktı karşımıza. Oysa Trump'ın aklındaki Ortadoğu ve İsrail projesi bu değildi. İlk göreve geldiğinde aklında Rusya, Çin ve İran yerine ABD, İsrail ve Türkiye'nin etkin olduğu bir bölge vizyonu vardı. Ancak buna izin verilmedi. Kendisine Ortadoğu'da sadece İsrail'in hegemon olacağı bir proje dayatıldı.
***
2016-2020 arasındaki ilk döneminde Trump, ABD'deki en etkili Yahudi lobisi olan JINSA'nın beş aşamalı projesini harfiyen uyguladı. İlk aşamada 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etti. 2018'de Washington'daki Filistin temsilciliğini (FKÖ) kapattı ve 2019'da da Golan Tepeleri'ni İsrail toprağı saydı. İkinci aşamada İran ile 2015'te imzalanan nükleer anlaşmayı 2018'de iptal etti ve yaptırımları yeniden başlattı.***
Çünkü Sayın Erdoğan, 15 Temmuz darbesinde ve diğer krizlerdeki dik duruşuyla küreselci siyonist boyunduruktan kurtulamayan Trump'ın ilham kaynağı oldu. Trump'ın Erdoğan'a yönelik sevgisi, saygısı ve takdirinin en önemli nedeni buydu. Nitekim Türkiye'nin Libya, Karabağ, Ukrayna krizi ve Suriye halk devrimindeki başarıları Trump'ı bir kez daha hem haklı çıkardı hem cezbetti.