Kurt adamlara dair eski hikâyeler neredeyse insanlığın kendisi kadar eskidir ve M.Ö. 2100 gibi erken bir tarihte kaydedilmiş olan antik efsanelerden doğmuştur. Likantropi Hikâyeleri yani, bir insanın kurda dönüşmesi, Avrupa folkloruna o kadar yerleşmiştir ki, 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa'da kurt adam davalarına ilham vermiş, Amerika'nın ünlü Salem cadı davalarının başladığı sıralarda sona ermiştir. Kurt adamlar daha sonra Bram Stoker'ın 1897 tarihli Dracula romanında ve Drakula's Guest adlı kısa öyküsünde yer alacaktır. Kurt adam ilk kez 1935 yılında Werewolf of London filmiyle sinemada boy göstermiş ve daha sonra Lon Chaney Jr.'ın başrolünü oynadığı 1941 Universal klasiği The Kurt Adam ile popüler kültürde ölümsüzleşmiştir.
O zamandan bu yana karakter on yıllar boyunca film türünde gezinerek kötücül terörden (1981 yapımı The Howling) vücut korkusuna (1981 yapımı An American Werewolf in London) orta karar komediye (1985 yapımı Teen Wolf) ve romantik kahramandan (Jack Nicholson'ın oynadığı 1994 yapımı Wolf) işkence görmüş çekici bir arzu sembolüne (2008 yapımı Twilight ve sonrakiler) dönüştü. Popüler dünyada da karşılık bulan bu seri, dün gösterime giren yeni bir filmde devam ediyor. Kurt Adam ismiyle vizyondaki yerini alan film, babasından miras kalan çiftliğe taşınmalarıyla hayatları kabusa dönen bir adam ve ailesinin hikayesini konu ediyor. Leigh Whannell'in yazıp yönettiği filmde kurt adamı Christopher Abbott canlandırıyor. Emmy ödüllü Julia Garner da ona karısı Charlotte rolüyle eşlik ediyor. Blake ailesiyle birlikte çiftlik evine giderken görünmeyen bir hayvanın saldırısına uğrarlar. Çaresiz bir kaçışla, yaratık çevrede dolaşırken kendilerini eve atıp barikat kurarlar. Ancak gece uzadıkça Blake tuhaf davranmaya başlar, tanınmaz bir şeye dönüşür ve Charlotte evlerinin içindeki dehşetin dışarıdaki tehlikeden daha ölümcül olup olmadığına karar vermek zorunda kalır. Testere filmleriyle tanınan ve aynı zamanda Görünmez Adam'da yarattığı gerilim atmosferiyle dikkat çeken yönetmenin, kurt adam'ın değişimini hem Blake'in hem de onun karısı ve kızının bakış açısından göstermeye çalışma çabası karşılık bulmuş. Yeni Zelanda'da çekilen film hikâye anlamında yeni bir şey sunmasa da yine de tedirginlik yaratmayı başarıyor.
MASAL TADINDA SICACIK BİR FİLM
Vizyondaki çocuk filmlerine bir yenisi daha eklendi. Yönetmenliğini Tümer Sirkecioğlu üstlendiği Tete ve Masal: Rüyalar Diyarı filminde proje tasarımı ve senaryo Emrah Ertaş'ın imzasını taşıyor. Film, küçük bir kızın babaannesinin hastalığı nedeniyle yaşadığı durumu aşmak için masallarla dolu bir yolculuğa çıkmasını anlatıyor. Bu durumu kabullenmeye niyeti olmayan küçük kızın çıktığı sihirli yolculuk hem kendini tanımasını, hem de içindeki gücü keşfetmesini sağlar. Bu büyülü hikâye, izleyicileri hayal gücünün sınırlarını zorlayan, rengarenk ve duygusal bir dünyaya davet ediyor. Hem çocuklara hem de içindeki çocuğu unutmayan yetişkinlere hitap eden filmin kadrosu da yıldızlarla dolu. Filmin oyuncu kadrosunda Engin Altan Düzyatan, Fahriye Evcen Özçivit, Pelin Karahan, İnci Türkay, Jess Molho, Can Kızıltuğ, Keremcem, Meral Çetinkaya, Altan Erkekli, Cenan Adıgüzel, Haldun Dormen dışında konuk oyuncu olarak şef Somer Sivrioğlu bulunuyor. Özellikle Rüyalar Diyarı'nın Prensesi'ne hayat veren Pelin Karahan, Ormanın Bilge Adamı'nı canlandıran Keremcem ve Viking Kralı'nı canlandıran Engin Altan Düzyatan renkli karakterleri başarıyla canlandırmış. Yer aldığı her işte fark yaratan Mert Turak ise bu filmde de yine Tete rolüyle öne çıkmayı başarıyor. Masal karakterini canlandıran küçük oyuncu Ada Erma ile iyi bir ikili oluşturmuşlar. Turak aynı zamanda filmin ortak yapıcısı olarak iddiasını konuşturuyor. Kadrosunun yanı sıra, senaryosu, müzikleri ve renkli kostümleriyle dikkat çeke film korsanlarla, prenseslerle, Vikingler'den Amazonlara eğlenceli ve sıcak bir seyir vaat ediyor.
OSCAR'IN YABANCILARI BU SEÇKİDE
İstanbul Modern Sinema'nın yoğun ilgi gören programı Oscar'ın Yabancıları başladı. 97. Akademi Ödülleri yaklaşırken, 'En İyi Uluslararası Film' kategorisindeki filmlerden oluşan seçkide kadın hikâyeleri dikkat çekiyor. Kadınların hikâyelerini anlatan filmler arasında; Danimarka'nın Oscar adayı Şişli Kız, Letonya'nın Oscar adayı Bir Kedinin Yolculuğu, Berlin Film Festivali'nde "Panorama İzleyici Ödülü"nü kazanan Kosta Rika yapımı Tutuşan Bir Bedenin Anıları, Kuzey Hindistan'da erkek egemen bir karakolda işe başlayan polis memurunun mücadelesini izleyen Santosh ve Fas'ta geleneksel şarkılar söyleyen yani "şeyha" olmak isteyen Touda'nın direnişini anlatan Touda'yı Herkes Seviyor yer alıyor. 2 Şubat'a kadar sürecek olan film programına göz atmanızı tavsiye ederim.