Türkiye'nin en iyi haber sitesi
Paul Klee

Paul Klee (18 Aralık 1879 – 29 Haziran 1940), Alman kökenli İsviçreli ressam.

Giriş Tarihi: 16.12.2014 13:38 Güncelleme Tarihi: 16.12.2014 13:38
Paul Klee (18 Aralık 1879 – 29 Haziran 1940), Alman kökenli İsviçreli ressam. İlk olarak oryantalizmi öğrenen Klee, kendisine özgü tarzı ile dışavurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi pek çok akımda etkili oldu.Sanatçı renk teorisi hakkında çok fazla tecrübe sahibiydi ve bu tecrübelerini yazdı. Çalışmaları ressamın çocuksu perspektifini, mizah anlayışını, kişisel hislerini, inançlarını ve müzikselliğini yansıttı. Klee ve Rus ressam arkadaşı Wassily Kandinsky, Bauhaus okulunda eğitmenlik yapmalarıyla da ünlendiler.

Hayatı

Gençlik günleri ve eğitimi


Klee, İsviçre'de Bern yakınlarındaki Münchenbuchsee'de dünyaya geldi. Babası Hans Klee müzik öğretmeniydi. Annesi Ida Frick ise şarkıcılık eğitimi almıştı. Ressam, çiftin iki çocuğundan küçük olanıydı.

Ressam, küçük yaşlarda hem resimle hem de müzikle uğraşmaya başladı. Yedi yaşındayken keman çalmaya başladı. Sekiz yaşında ise büyük annesi ona boya kalemleri hediye etti. Klee'nin hem müziğe hem de resme eşit derecede yetenekliydi. Küçüklüğünde ailesinin de yönlendirmesi ile müzisyen olmaya odaklansa da ergenlik döneminde görsel sanatlar ile ilgilenmeye karar verdi. Bunun bir sebebi ailesine başkaldırması olsa da esas neden modern müziğin kendisine bir şey ifade etmediğini fark etmesiydi. Klee, konuyla ilgili "Müzikal başarılarla dolu tarihi yok sayarak müziğe yaratıcı ve detaylı bir şekilde girmek için bir sebep bulamadım." dedi.Bir müzisyen olarak on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılın geleneksel çalışmalarıyla kendini kısıtlayan Klee, bir ressam olarak ise radikal fikirler ve stiller üretti ve denedi.


1897 yılında günlük tutmaya başladı. Ressam, 1918 yılına kadar günlüğüne yazmaya devam etti. Bu günlükler daha sonraki yıllarda ressamın hayatı ve düşünceleri hakkında izleyenlerine bilgi verdi. Eğitim hayatı boyunca okul kitaplarına karikatürler çizdi. Bern'de okuduğu lisenin bitirme sınavlarını zor bir şekilde geçen Klee, "beşeri bilimler" dalından mezun oldu. Klee, mezuniyetinde yaşadığı zorluklarla ilgili "Yine de tamı tamına minimumu gerçekleştirmek zordur ve bazı riskler içerir." diye yazdı. Klee, müzik ve sanata büyük bir ilgi duyup, zamanının büyük çoğunluğunu bu konulara harcasa da aynı zamanda iyi bir edebiyat okuyucusuydu. Daha sonraları ise sanat tarihi ve estetik ile ilgili iyi bir yazar oldu.


Ailesinin gönülsüz bir şekilde verdiği izinle 1898 yılında Münih Güzel Sanatlar Akademisi'nde Heinrich Knirr ve Franz von Stuck ile birlikte okumaya başladı. Çizim konusunda çok başarılı olmasına rağmen renk duyarlılığı konusunda eksikleri vardı. Bu konuya daha sonra değinen Klee, "Üçüncü kışımda resim yapmayı asla öğrenemeyeceğimi fark ettim" dedi. Akademi'de okuduğu bu gençlik günlerinde, Klee, zamanını barlarda geçirdi ve alt sınıf kadınlar ve ressam modelleri ile ilişkiler yaşadı. 1900 yılında, gayrımeşru bir çocuk sahibi oldu. Bu çocuk, doğumundan birkaç hafta sonra vefat etti.


1901 yılında, Klee, kendisine yön veren ilkelerini şöyle yazdı: "Her şeyden önce, yaşama sanatı; daha sonra ideal sanatım olarak şiir ve felsefe ve benim gerçek sanatım olan plastik sanatlar;ve son başvurduğum, çizim." Güzel Sanatlar'dan mezun olduktan sonra Klee, arkadaşı Herman Haller ile İtalya'ya gitti. Roma, Floransa ve Napoli'de kaldılar. Geçmiş yüzyılların usta ressamlarının çalışmalarını incelediler.İtalya günleriyle ilgili: "Forum ve Vatikan benimle konuştu. Hümanizm beni boğmak istedi." dedi.İtalya'nın renklerinden etkilenmesine rağmen, üzülerek "Rengin bu alanında benim için uzun bir mücadele var" dedi. Klee için renk sanatta iyimserliği ve asilliği temsil ediyordu. Ressam, siyah-beyaz grotesk figürleri ve satirleri ile karamsar doğayı ifade etmeyi umuyordu. Bern'e döndükten sonra ailesiyle uzun yıllar yaşadı ve fırsat buldukça sanat kurslarına katıldı. 1905 yılında, isli cam levhaya toplu iğne ile çizim yapmak gibi bazı deneysel teknikler geliştirdi. Bu teknikle içlerinde Babamın Portresi (1906) de olan elli yedi çalışma yaptı. Ayrıca, Inventionen ismini verdiği on bir tane çinko tabak gravür yaptı. Grotesk yaratıklar çizdiği bu tabaklar sergilediği ilk eserleri oldu.[10] Bu eserlerle ilgili "Gravürlerimden çok memnun olmama rağmen bu şekilde devam edemezdim. Ben bir uzman değildim." yorumunu yaptı.[14] Klee, o dönemde hala müziğe zaman ayırıyor, bir orkestrada keman çalıyor ve konser/tiyatro yorumları yazıyordu.

Evliliği ve erken dönem çalışmaları

1906 yılında Bavyeralı piyanist Lily Stumpf ile evlendi ve aynı yıl içerisinde Felix Paul ismini verdikleri bir oğulları oldu. Çift, Münih'in bir banliyösünde yaşadı. Stumpf piyano dersleri verip çeşitli gösterilere katılırken Klee de evde kalıp sanat çalışmalarına devam etti. O günlerde sanatçının dergi ressamı olma çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Klee'nin sanat çalışmaları hem ev işlerine ayırdığı zaman hem de sanatına yeni bir yön bulmaya çalışması sebebiyle evliliğinin ilk beş senesinde yavaşladı. 1910 yılında, Bern'de ilk kişisel sergisi açıldı. Bu sergi daha sonra üç İsviçre kentini de ziyaret etti. Bir sonraki sene Voltaire'in Candide isimli romanı için kitap çizimleri yaptı. Bu yıl içerisinde Wassily Kandinsky, Franz Marc ve diğer avangart sanatçılarla tanıştı ve Mavi Süvari (Der Blaue Reiter) grubuna girdi.

Kandinsky'le tanışması ile ilgili Klee, "Görür görmez ona karşı büyük bir güven duydum. İstisnai güzellikte ve berraklıkta zekaya sahip bir adamdı." dedi. Bu ortaklık, Klee'nin aklına renkle ilgili modern teoriler getirdi. 1912 yılında Paris ziyareti ile Kübizm'e ilgi duymaya başladı ve soyut sanatın erken dönem tanımlarından olan "saf resim"'in öncüsü oldu. Robert Delaunay ve Maurice de Vlaminck'in koyu renk kullanımları ressama ilham kaynağı oldu. Bu ressamları taklit etmek yerine Klee, kendi renk deneylerini yapmaya başladı. Kısıtlı bir şekilde üst üste binen renk blokları kullanarak Taş Ocakları (1913) gibi basit manzara tabloları yaptı. Klee, "uzak asil hedefine" ulaşabilmek için "rengin bu alanıyla uzun bir süre mücadele etmesi" gerektiğini kabul etti. Daha sonra ise "Renk ile çizimi birbirine bağlayan bir tarz" olduğunu keşfetti.

Klee'nin sanatının kırılış noktası, August Macke ve Louis Moilliet ile birlikte Tunus'u ziyaret etmesi ile gerçekleşti. Ressam, oradaki ışığın kalitesinden çok etkilendi. Bu konuyla ilgili şöyle yazdı: "Renk beni sahiplendi. Onu kovalamayı bıraktığım anda biliyordum ki beni sonsuza kadar kavrayacaktı. Renk ve ben biriz. Ben bir ressamım."Bu aydınlanması ile birlikte doğanın solgunlaşmasına olan inancı önem kazandı. Klee, soyutlamadaki klas romantizmi aramaya başladı. Klee, bu aşamadan sonra teknik başarısına renk kullanımındaki başarısına da ekleyerek, bu ikisini birleştirdiği "Dramatik Tablolar" ismini verdiği bir seri yaptı. Bu yeni sentezin en önemli örneklerinden biri Bavyeralı Don Giovanni'dir.(1919).


Eve döndükten sonra, Klee, ilk soyutu olan Stil v. Kairouan'ı yaptı. Bu tablo renkli çember ve dikdörtgenlerden oluşan bir kompozisyondu. Renkli dikdörtgen, Klee'nin temel yapı taşı oldu. Bazı uzmanlar ressamın bir renk armonisi oluşturabilmek için farklı renklerden blokları bir arada kullandığını iddia etti. Seçtiği belirli renk paletleri müzikal bir anahtara benziyordu. Bazen tamamlayıcı renkler kullanan Klee, kimi zaman da müzikal bağlantıyı yansıtabilmek için uyumsuz renkleri seçiyordu.

Ressamın eve dönmesinden birkaç hafta sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. İlk başlarda, Klee, bu konuyla hiç ilgilenmedi. Günlüğüne alaylı bir şekilde "Bu savaşı uzun zamandır içimde hissediyorum. İşte bu yüzden, manen, bu konu beni hiç ilgilendirmiyor." diye yazdı. Kısa bir süre sonra ise etkilenmeye başladı. Arkadaşları Macke ve Marc çatışmalarda öldüler. Üzüntüsünü gösteren, savaş temalı pek çok litografı kalemle ve mürekkeple yaptı. Bu sırada soyut çalışmalarına da devam ediyordu. 1916'da Alman savaş kuvvetlerine katıldı, fakat babasının uğraşları ile Klee ön saflarda savaşmak yerine uçaklara kamuflaj çizen bir memur olarak çalıştı. Savaş boyunca resim yapmaya devam etti ve bazı sergiler açmaya çalıştı. 1917'de bazı sanat eleştirmenlerince yeni Alman ressamların en iyisi olduğu iddia edildi. O günlerde Klee'nin eserleri iyi fiyatlarla satılmaya başlandı.


Sonraki kariyeri

1919 yılında, Klee, Düsseldorf Sanat Akademisi'nde ders vermek için başvurdu. Bu başvurusu reddedildi fakat aynı günlerde sanat tüccarı Hans Goltz ile üç senelik bir anlaşma imzaladı. Goltz, sanat arenasında önemli bir yeri olan galerisinde Klee'nin eserlerini sergiledi ve reklamını yaptı. 1920 yılında, 300'den fazla eserinin sergilendiği bir retrospektif düzenlendi.


Bu dönemde, Klee, Bauhaus'da dersler vermeye başladı. 1922'de Kandinsky de aralarına katıldı ve Klee ile Kandinsky'nin dostluğu Bauhaus'ta gelişti. Aynı yılın sonunda ilk Bauhaus sergisi ve festivali düzenlendi. Bu etkinlikler için Klee pek çok reklam malzemesi üretti. Bauhaus'ta çalıştığı dönemde Klee pek çok teori ve fikir geliştirdi.


Klee, aynı zamanda, Kandinsky, Feininger, and Jawlensky ile beraber Mavi Süvari isimli sanat grubuna üyeydi. Bu grup 1923 yılında kuruldu ve 1925 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde ders verdiler ve sergi açtılar. Aynı sene, Klee'nin Paris'teki ilk sergisi açıldı ve Fransız gerçeküstücüler ile iletişime geçti. Ressam 1928 yılında ziyaret ettiği Mısır'dan Tunus'a oranla daha az etkilendi. 1929 yılında, Will Grohmann tarafından yazılan sanatçı hakkındaki ilk monografi yayınlandı


Nazi hareketi 1933 yılında yarattıkları "dejenere sanat" sebebiyle Bauhaus'u kapattığını açıkladı. Diğer ülkelerde yaşayan göçmenler Bauhaus'u başka ülkelerde devam ettirmeye çalıştılar. Örneğin Şikago'da "Yeni Bauhaus" açıldı. Klee, 1931'den 1933'e kadar Düsseldorf Akademisi'nde ders vermeye devam edebildi. Bir Nazi gazetesi hakkında "Bir Bauhaus eğitmeni olarak ünlenen Klee herkese safkan bir Arap olduğunu söylüyormuş. Oysa kendisi Galicialı bir Yahudi'den başka bir şey değildir." diye yazdı.Evi Nazilerce aranan Klee, işinden kovuldu. 1933-1934 yıllarında, Klee'nin Londra ve Paris'te sergiler düzenledi ve büyük hayranlık duyduğu Picasso ile tanıştı. Klee ailesi 1933 yılının sonlarında İsviçre'ye göç etti.

1930'ların ilk yarısında Klee yaratıcı kariyerinin doruğundaydı. Ad Parnassum (Parnas'a Doğru)(1932) isimli tablosu onun başyapıtı kabul edilir.Almanya'daki son senesi olan 1933'te yaklaşık 500 tablo çizdi. Aynı sene, ölümünden sonra sklerodermi olduğu anlaşılan hastalığının belirtileri görünmeye başladı. Ağır hastalığının etkileri sanatını da etkiledi. 1936 yılında sadece 25 tablo yapabildi. 1930'ların sonunda sağlığı tekrar yerine gelince, Kandinsky ve Picasso'yu ziyaret etti. 1939 yılında 1200'den fazla tablo yaptı. Bu dönemde çoğunlukla ağır çizgiler ve daha geniş renk bloklarına sahip geometrik formlar kullandı. Renk paleti ise parlak renklerden mat renklere değişiklik gösteriyordu. Bu değişikliğin sebebi büyük ihtimalle iyimserlik ile kötümserlik arasında gidip gelen ruh halini yansıtıyordu.[41] 1937'de Almanya'ya dönen ressamın on yedi tablosu Naziler'in düzenlediği "Dejenere Sanat" sergisinde gösterildi ve 102 eseri Naziler tarafından yok edildi.


1940 yılında İsviçre'de Muralto'da vefat etti. Son yapıtı 1940 yılının Mayıs ayında, Mozart'ın Requiem'ine bir gönderme olarak yaptığı Paukenspieler (Orkestra Davulcusu) adlı resimdir. Bu ülkede doğmuş olmasına rağmen İsviçre vatandaşlığını almayı başaramamıştı. Sanat çalışmaları, İsviçre'deki otoritelerce, fazla devrimsel hatta dejenere bulunuyordu. Buna rağmen ölümünden altı gün sonra İsviçre hükümeti vatandaşlığı verdi. Klee, ardından 9000'e yakın sanat eseri bıraktı.
SON DAKİKA